Bölüm - 1

16K 412 25
                                    

Karşısında uçsuz bucaksız duran yeşilliğe bakıyordu. Ne çocukken ne de şimdi sevmediği bu yeşilliğe ve içinde bulunduğu bu eve hapsolmanın vermiş olduğu çaresizlikle yüreği kıvranıyordu. Böyle olmayacaktı. Bu evden kurtulacaktı. Bu ev ona annesinin çaresiz çırpınışlarını, her gün gözyaşlarıyla ıslanan yüzünü ve en sonunda da intiharını hatırlatıyordu. Annesi bu evden gittiğinde on yaşındaydı daha. Kimine göre bir genç kimine göre çocuktu. Ama Ayaz'a göre annesini kaybetmiş bir çocuktan ibaretti. Daha fazlasıyla değildi. Çaresiz, isyankâr, öfkeli, acılı bir çocuktu. Bir daha annesini göremeyecek olan, kokusuna bulanamayacak bir çocuktu. Hiçbir zaman babası tarafından sevilmeyen, annesinin şefkatli kanatları altında büyümeye çalışan bir çocuktu. Ama annesi de gitmişti. Dayanamamıştı. Bu öfke ve nefret dolu hayata daha fazla dayanamamıştı. Ayaz tam iki yıl daha bu evde yaşamıştı. Annesi olmadan... Hiç bitmeyecek gibi geçen o iki yıl... Sonra bitmişti. Yatılı okullarda hayatına devam etmişti. Oradaki çocukların çoğu yatılı okulları hapishane gibi görürken Ayaz dünyadaki cennetti bulduğunu düşünüyordu. Babası olacak o adamı görmediği, varlığının olmadığı her yer onun için bir cennetti. Ama buraya kadardı işte. Bitmişti. Babası hayatını yaşaması için ona sadece on beş yıl vermişti. Şimdi yine hayatına girmişti. Üstelik bu sefer omuzlarına taşıyamayacağı kadar büyük bir yük bırakmıştı. Artık ne bu evden ne de yaşamaktan delicesine kaçtığı hayattan kurtulamazdı.

"İyi misin?"

Ellerini saçlarının arasından geçirdi. İki gündür aynı kıyafetlerle duruyordu. Üstü başı darmadağın, saçları birbirine girmiş bir haldeydi. Yanında duran kardeşim dediği adamlara baktı. Gökhan ve Ahmet... Kan bağıyla değil gönül bağıyla birbirlerine bağlıydılar.

"Ahmet... İnsanın babası öldüğünde yüreği acımaz mı? Gözünden bir damla olsun yaş akmaz mı? Babası sonuçta... Onun canından bir parça..."

"Kendine eziyet ediyorsun."

Acı içinde gülümsedi. "Ben annem öldükten sonra her gün bugünü bekledim. O adamın ölmesini... Bir damla göz yaşı dökmeyeceğime söz verdim. Baksana..." dedi delice bir kahkaha atarken. "Söz vermeme gerek yokmuş... Zaten istesem bile ağlayamıyorum. O adam yaşarken mahvettiği hayatımla yetinmedi bir de ölürken beni de dibe sürükledi."

"Kardeşim..." diye ona doğru yaklaştı Gökhan ama Ayaz eliyle engelledi.

"Biliyor musunuz annem kendini öldürdüğünde ondan nefret ettim. Kızdım, bağırdım ama ağladım. Sabahlara kadar, günlerce ağladım. Anlamadım. Annemin beni bırakabilmesine bir anlam veremedim. Ama şimdi anlıyorum. Bir anneye çocuğunu bıraktırabilecek kadar eziyet edildiğinde her şey bitiyormuş. Sadece..." dedi gözünden akan yaşları elinin tersiyle sildi. "Sadece anlayamadığım ne biliyor musunuz? Sen annesin ya... Sen güçlüsün. Senin bile dayanamadığın hayata on yaşındaki bir çocuk nasıl dayanabilirdi? Sadece bunu anlamıyorum..."

"Ayaz... Yavrum..." diye gözyaşları içinde Melek ablası oturduğu yerden kalkarak ona sarıldı. Bu evdeki tek dayanağıydı bu kadın. Annesinden sonra ona sahip çıkan tek insandı. Bu sarılışa kayıtsız kalamadı. O da sarıldı. Bir an için on yaşındaki bir çocuk oldu ve annesinin ona sarıldığını hayal etti. İntihar etmeden sadece biraz önceydi. Gelmişti. Sımsıkı sarılıp, öpmüştü onu. Gözyaşları yine yüzünden akıyordu ama bu manzaraya alışmıştı ki... Annesi hep ağlardı. Ama o gece her zamanki gibi olmamıştı. Uyumak için gözlerini kapattıktan çok kısa bir süre sonra bahçede patlayan silah sesiyle korkuyla uyanmıştı. Gitmesine ya da görmesine gerek yoktu. Anlamıştı. İşte o gece yüreği bir silah sesiyle paramparça olmuştu.

Kendini Melek ablasının kollarından ayırdı. Gözü tekrar karanlıkla uzanıp giden bahçeye kaydığında yüreği sıkıştı.

"Kendine bu eziyeti yapma. Bu evi satacaksın ve hayatına devam edeceksin," dedi Ahmet kararlı ve sert bir ses tonuyla.

Sen BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin