the day they/we met

74 9 2
                                    

                        Conan's Diary                       

5 Aralık

Sevgili aptal günlük,

Cumartesi olanlardan sonra pazar günüm içim içimi kemirerek ve pek de eğlenceli bir şey yapmadan geçti. Bir yandan olanlara hala inanamıyordum. Diğer yandan ise yıllardır büyük zorluklarla kurduğumuz bu bağı mahvetmekten fazlaca korkuyordum. Sabah kalkmak da bir hayli zor olmuştu bu yüzden. Özellikle geceleri avlardı endişelerim beni ve bu sefer kolay kolay zihnimi serbest bırakmaya niyeti yoktu.

Okula gidene kadar kafamı rahatlatmayı ve bugünün iyi geçeceği hakkında kendimi kandırmayı başarmıştım. İçeri girdim. Koridorda dolabıma doğru yürümeye başladım. Ama gitmek çok korkutucu geliyordu. Etraftaki şeyleri inceleyerek yürümemi yavaşlatmaya çalışırken karşımdan Jess geldi. Tabii ki ertesi gün beni arayıp olan her şeyi detaylı bir şekilde anlattırmıştı. Hemen koluma girdi.

"Ne bu hal?" dedi neşeli bir ifadeyle.

İç çektim ve "Bilmiyorum. Yıllardır hiçbir şey olmazken bir anda böyle olması garip geliyor."

Jess gözlerini devirdi. Ve derin bi nefes aldı. "Senin başka şeyler düşünmeye ihtiyacın var. Ve benim de büyük  haberlerim var."

"Neymiş o ?" dedim merakla.

"Okula yeni bi öğrenci geliyormuş. Önceki okulunun çok iyi bi okul olduğunu söylüyorlar. " Jess ile bunun hakkında konuşurken dolabıma gelmiştik bile. Saate baktım. Noah'nın şimdiye kadar okula gelmesi gerekirdi. Mavi dolaplarla dolu koridoru inceledim. Orda değildi. Kitaplarımı alıp bazı şeyleri düzenlerken yandaki odadan Noah çıktı. Göz göze geldik. Tüm vücumda o heycanı hissettim. Çok garipti günlük. Yılardır tanıdığım birini aniden görmenin böyle hissettirmesi.Yanıma geldi.

"Günaydın ama sen pek uyanamamışsın sanki." dedi gülümseyerek.

"Ne demezsin! Sen niye müdürün odasındaydın?" Ona sorumu yöneltirken  önümüzden birisi geçti. Noah ne dediğimi duymamıştı bile. Gökyüzünden bile parlak gözleri ona kilitlenmişti.Altın sarısı saçları ve yeşil gözleri vardı. Çok güzeldi. Noah ise ona büyülenmişçesine bakıyordu. O anda 'Ben asla onun az önceki gibi büyülenerek bakacağı biri olmayacağım." cümlesi kafamın içinde tekrarlanmaya başladı. Sanki o gece olanlar, tüm hissettiklerim bi yalanmışçasına kafamın içinde dönüp duruyordu. Noah'yı yıllardır tanıyordum. Bakışlarının ne anlama geldiğini tahmin etmek de benim için çok zor olmamıştı. O sarışın güzel kız  gözden kaybolana kadar onu izledi. Bense onun gözlerini.

"Bir şey mi dedin ?" birkaç dakika sonra gerçekliğe donebilmişti.

"Hayır önemli değildi.'" diye cevap verdim.

"O kimdi biliyor musun? Yeni sanırım." dedi sonra.

Kahretsin aptal günlük. Bunu cidden sorduğuna inanamıyorum. Jess'in sabah anlattıklarını söyledim. Kalbimin sıkıştığını hissettim konuşurken. Dokunsalar ağlayacak haldeydim. Kahretsin kahretsin kahretsin!

Sonra Eliott geldi yanımıza. Siyah dağınık saçları ve kahverengi gözleri vardı. Ayrıca benden oldukça uzundu. Bu birazcık sinirimi bozmuyor değil. Dersin başlayacağına karşı bizi uyardı. Ve sınıfa gittik. Noah'nın yan tarafında olan yerime geçtim. Öğretmen sınıfa girdikten sonra en azından derste belki kafam bunlarla mücadele etmez diye düşünürken o içeri girdi. Noah ın ona bakışı yine değişmemişti. Öğretmen ondan kendisini tanıtmasını istedi.

"Ben Heather. Ailemin işi yüzünden taşınınca ben de buraya transfer oldum . Sanırım şimdilik diyecek başka bir şey yok."

Sesi bile çok zarifti. Sonra Noah'nın önündeki sıraya oturdu. İkisi göz göze geldi ve birbirlerine gülümsediler.Olanların gerçek olduğuna inanamak istemedim. İçimin nefretle dolduğunu hissettim. Sonra da izin isteyip sınıftan çıktım. Kafamı boşaltmaya ihityacım vardı. Neden neden neden? Aramızda baştan beri hiçbir şey olmadıysa neden bana o gece öyle davrandı? İstemsizce ağlamaya başladım. Abartıyor muydum günlük?  Zil çaldığında yüzümü çoktan yıkamış ve kendimi sözde toparlamış bir şekilde geri döndüm. Koridorda o ve Noah konuşuyorlardı. Yanlarına yaklaşmak istemedim ama Noah beni gördü. Hiç bir şeyden haberi yok muydu? Sadece yokmuş gibi mi davranıyordu? Bana el salladı. Ben de ona. Ama içimde ne konuştuklarına dair oluşan merak onlardan uzklaşma isteğime baskın geldi.

"Hey Noah!"

"Hey Conan!"

Heather da bana gülümsedi. Ondan nefret ediyordum. Ama çok iyi biri olduğu belliydi.

"Tanıştığıma memnun oldum." dedi sıcakkanlılığını koruyarak.

"Ben de." diye yalan söyledim.

Noah  Heather'a etrafı göstereceğini söyledi.

"Tamam o zaman." deyip yanlarından ayrıldım. Önümüzdeki dersin boş olduğu aklıma geldi giderken. Tabii ya o dersi kullanacaktı onunla tanışmak için. Kahretsin kahretsin kahretsin.
Önümüzdeki dersi kütüphanede geçirdim. Öğle molasında kadar olan derslerimiz ayrı sınıflarda olduğu için karşılaşmadık.

Öğle yemeği için Jess ile kafeteryaya yürüdük. Olanlar hakkında da konuştuk. Onunla konuşmak içimi rahatlatmıştı. Sırada bekleyip yemeğimizi aldıktan sonra çoktan oturup yemeye başlamış olan
Eliot' un yanına oturduk. İkisi de Noah'ya biraz kızgındı. Ama benim isteğim üzerine bunu belli etmediler Birkaç dakika sonra da Noah geldi.

"Merhaba" dedi. Mutlu bir ifadesi vardı.

Acaba o gece eve geldikten sonra da ifadesi böyle miydi? Her şey normal gidiyordu. Sıradan şeylerden bahsedip yemeğimizi yerken Heather geldi.
"Merhaba, bir yer bulamadım sizinle yiyebilir miyim acaba?"  diye sordu.

Şaka mı bu günlük? Jess bana bir bakış attı. İstiyorsan reddedelim dermişçesine. Hayır anlamında hafifçe başımı iki yana salladım. Jess Noah'nın konuşmasına izin vermeden "Gelebilirsin." dedi. Ve birlikte yemek yedik. Yemek boyunca Heather'ın arkadaşlarım ve sevdiğim çocukla konuşmasını dinlemek benim için azap vericiydi. Öğleden sonraki derslere girmeye tahammülüm kalmamıştı. Çantamı alıp koşarak eve geldi.

But I watch your eyes as she
Walks by
What a sight for sore eyes
Brighter than the blue sky
She's got you mesmerized while I die

                        Heather's Diary
5 Aralık

Sevgili Günlük,

Ahhhh!!! Sana anlatmak istediğim o kadar fazla şey var ki! Hazır mısın? Başlıyorum.
Bugünün güzel geçeceği hakkında umutlarım bir karıncadan bile küçüktü. Ama ilk defa hayatım beklediğim gibi gitmediği için mutluyum. Noah adında tatlı bir çocuk bana tüm okulu gezdirdi. Okul çok büyük değildi ama gayet samimi bir ortamı var gibi gözüküyordu. Ve tanıştığım herkes o kadar sıcakkanlıydı ki! Belki bir kişi hariç desem daha doğru olur. Conan. Noah'nın yakın arkadaşlarından biri. Yemek yerken birlikte oturduk ama neredeyse ağzını bile açmadı. Anımsadığım kadarıyla  sadece bir kere tuzu istemek için konuştu. Belki de çok konuşkan biri değildir. Ya da beni sevmemiştir. Her neyse asıl anlatmak istediğim şey bu değildi.

Daha ilk günümden birkaç kulübe üye oldum bile. Eski okulumda ırkçılık hakkında  bilgilendirmeler yapan bir komitenin başkanıydım. Ne yazık ki yeni okulumda bunun hakkında bir kulüp ya da bir komite yok ama okula biraz alışır alışmaz bunun hakkında bir şeyler yapmayı aklımın bir kenarına not ediyorum.

Neredeyse unutuyordum. Noah ile birkaç kez göz göze geldik. İstemsizce oldu. İlk görüşte aşka inanan biri değilim ama o mavi gözlere bakmak bana güzel bir his veriyor. Ondan sadece hoşlanıyor olabilirim. Belki de ilk günümün büyüsüne kapılmışımdır. Ne olduğunu bilmiyorum ama bu hissi galiba seviyorum.

heatherWhere stories live. Discover now