açılan ilk yaralar.

288 32 58
                                    

açılan ilk yaralar, bölüm 1.

ketum hançer, çiğ rüzgar
künyendeki kaza benim adım
yatışmaz artık içimde başlattığım hikaye
ben her yerden aşka çıkarım.


kore'nin en seçkin liselerinden birinin buz hokeyi takımının lideri lee heeseung rakip takımın soyunma odasına ilerlerken maçta kendisine sağlam birkaç yumruk geçiren yakışıklı çocuğu bulmayı umuyordu. klasik hokey maçı kavgalarından biriydi yaşadıkları bu maçta da. fakat bir kavga ilk kez bu kadar büyümüştü. karşısındaki çocuk hem suratını yumruklamış hem de hokey sopasını heeseung'un karnına geçirmişti. tabii o kargaşada kimse bunu fark edememişti çünkü iki takım da birbirine girmişti.

muhtemelen tüm bu kaosa ve karmaşıklığa rağmen onlara karşı büyük bir yenilgi alan oyuncular çoktan oradan ayrılmıştı, yine de şansını denemese yediği dayağın ağırlığı üzerinde kalacaktı.

heeseung soyunma odasının kapısını duvara çarpmasına sebep olacak kadar sert bir şekilde açtığında içerde bulunan tek kişiyi, park sunghoon'u, korkudan öldürecekti neredeyse.

sunghoon hâlâ hokey giysileriyle duruyordu. fakat üzeri tertemizdi çünkü o günün öğle saatlerinde, tam maça çıkacakları anda midesine art arda kramplar girmiş ve takımını en iyi oyuncuları olmadan maça çıkmak zorunda bırakmıştı.

"koç, midem bulanıyor. ben bu maça çıkamayacağım." demişti acıyla kıvranarak.

sunghoon karnını tutarak koçunun yanında iki büklüm otururken koç şefkatli bir tavırla genç çocuğun omzunu sıvazladı.

"sorun değil, bu sefer yedekte sen durabilirsin. taehyun'a senin yerine girmesini söyleriz."

"teşekkür ederim." minnettar bir ifadeyle koça baktı, koç ise ona kısa bir tebessüm verdikten sonra diğer oyuncuların yanına ilerledi. sunghoon maçın çoğunluğunu izleyememişti. bir kavga çıktığını hayal meyal biliyordu fakat genel olarak tuvalette kusmakla meşguldü.

en sonunda çıkabildiğinde hemen kendisini soyunma odasına atmıştı. spor kompleksinin soğuk havası ona iyi geliyordu, hep soğuğu sıcağa tercih eden biri olduğundan diğer takım arkadaşlarıyla beraber kahve içmeye gitmemişti.

sonrasında ise olanlar olmuştu...

şimdi ise heeseung öfkeli ifadesiyle karşısında durmuş acaba bir şey mi yaptım bilmeden diye düşünmesine sebep oluyordu.

"ne oluyor be?"

sunghoon anlık şokunu atlattıktan sonra üstünde temiz sivil giysiler olmasına rağmen yüzünde çizikler ve morluklar olan öfkeli çocuğa ifadesiz bakışlarıyla bakmayı sürdürdü.

kahve ceylan gözleri öfkeli bir ifadeyle yanıyordu ve bu aslında oldukça alımlı olan yüzüne karanlık bir hava katıyordu. çok boy farkları olmasa da uzun boylu sayılırdı. mavimsi saçları dağılmış ve ıslanmıştı, bazı tutamlar yüzünü gölgelerken bazıları ise kulağının arkasına sıkıştırılmıştı. karmaşıklığın içindeki düzen gibi çekiyordu yine de karşısındaki kişiyi kendisine. siyah bir tişört ve açık mavi yırtık bir kot giymişti.

başka şartlarda bir araya gelmiş olsalar kendini karşısındaki çocuğu merak ederken bulabilirdi sunghoon. fakat şu anda aldığı olumsuz ve ürkütücü enerjiden dolayı tek isteği oradan kurtulmak ve bir daha suratını görmemekti.

"sendin değil mi?"

heeseung sunghoon'u yakasından yakalayıp oturduğu yerden kaldırdı. birkaç saniye tereddütle yüzünü inceledi, o olduğundan emin olmuştu veya kendini kandırıyordu.

mad about you, heehoon.Where stories live. Discover now