BÖLÜM •8•

43.8K 1.3K 446
                                    

Hellö 💦

Mete, beni yeni derse bırakıp gittiğinde üzerimde olan bakışlar, gün boyu etkisini yitirmemişti. Büyük bir binaya gelmiştim. 3 dersim vardı ve görünüşe göre dönem boyu bütün derslerim burada olacaktı. Fazla kalabalık değildi. Hukuk okuyan insan sayısı oldukça az ve herkes kendi arkadaş grubunu oluşturmuş bir şekilde beni en uç noktaya dışlamıştı. Ya da ben dışlanmak için yer aramıştım çünkü ikinci derse giriş arasında yanıma gelen birkaç kişi, tanışmaya oldukça meraklı gibi duruyorlardı.

Ders bitişinde akşam olmuştu çünkü her ders, öyle normal girdiğim dersler gibi 1 saat falan sürmüyordu. Her derste tam olarak üç buçuk saat sürmüştü. Tanrım! Beynimin suyu akmaya başladığında ise sınıftan tanıştığım Michael ve iki kız arkadaşı beni bir şeyler içmeye davet etmişlerdi. Bu, kaynaşmak için yeterli bir davetti çünkü ev halkım tarafından sevildiğimi düşünmüyordum.

Hukuk fakültesinden çıktıktan hemen sonra caddede yürümeye başlamıştık. Çeşitli branş alanları için dükkanlar yer alıyordu. Küçük bir alışveriş merkezi önünden geçtiğimizde ise Michael, buranın bütün kentin ihtiyaçlarını karşıladığını söyledi. Sipariş edilen her şeyin buraya getirildiğini ve her şeyin en korunaklı bir şekilde sterilize edildiğini söylemişti. Burası, virüsten uzak kalınabilecek en önemli yerdi ama bir yandan haksızlık gibi geliyordu çünkü milyarlarca insan, bu kentin dışında virüs yüzünden evine kapanmış bulunuyordu.

Derin bir nefes aldım ve bu düşünceden kurtulmak için kendime kızdım. Yapacak bir şey yoktu. Ben de şanssız olan taraftaydım ve bu şansı yeni bulmuşken böyle saçma düşüncelere girerek kafayı sıyırmayacaktım.

Barların olduğu sokağa geldiğimizde kalabalık anında bizi karşılamıştı. Hava kararmaya başlamıştı ama neon ışıklar sokağı aydınlatmışken bütün ağaçlar, güzel bir şekilde ışıklandırılmış ve sokağı bile ayrı bir atmosfere sokmuştu. Her yer ağzına kadar doluyken ilerleyip sağ tarafta isminin YILDIZ olduğu bir bara girdik. Girmemizle hayranlıkla tavana bakmadan edemedim çünkü yüksek tavanlı alanda aşağıya sarkan binlerce yıldız yer alıyordu.

"Çok güzel." diye beğenimi net bir şekilde sunduğumda yanımdaki adını hatırlayamadığım kız bana katıldı.

"Biz de burayı çok seviyoruz. Hadi gel, içeceğimizi alalım." dediğinde etrafıma bakınmayı kesip kızın peşinden kaybolmamak için aceleyle ilerledim. Canlı müzik alanında şarkı söyleyen adam ve arkasındaki orkestra kendisini kaybetmişken bilmediğim bir dilde şarkı söylediğini anlamam zor olmamıştı.

Bara geldiğimizde herkes içeceğini söyledi. Sıra bana geldiğinde ise bira sevmediğim için kendime kokteyl söyledim. İçecekleri hazırlayan barmen, içeceklerimizi sunarken sürekli dönüp bana bakıyordu. En sonunda benim kokteylim bittiğinde ise uzatıp sesten dolayı öne doğru eğildi ve bağırarak konuştu.

"Seni buralarda ilk defa gördüğüme eminim."

Dudaklarıma hızlı bir gülümseme yerleştirdim.

"Evet, çünkü ben yeni geldim." dedim ve kokteylimden bir yudum aldım. İçerisine küçük üzümler koymuştu ve üzümler pipetimin içerisinden ağzıma ulaşıyordu. Acı alkol tadını anında dengelerken şaşkın bir şekilde ona baktım.

"Bu oldukça güzel." dediğimde tepkim hoşuna gitmiş gibi bana göz kırptı ve kendisine seslenen başka bir müşterinin yanına gitmeden önce "Bitince tekrar gel." dedi.

Burayı sevmiştim. Virüs yüzünden dışarı çıkmamak beni garip bir dünya içerisine hapsetmişti. Şimdi ise burada insanlarla, normalde yaşadığımız hayatı yaşayabiliyordum ve bana normal, tuhaf gibi geliyordu. Tanrım! Bu durumdan kurtulmaya ihtiyacım vardı.

CENNET KENT +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin