“ Şimdi değil... Hayır. Hayır şimdi değil.” Acıyan ayakları ile mezarın başına geçti, yaşlı adamı geriye itip tırnakları ile kazıdı toprağı, geç kalmamalıydı.

“ Oğlum biraz acele edelim.” Diyen adamı duyamıyordu Kılıç, düşünemiyordu. Nasıl böyle hissetmişti, bu kadar kısa sürede nasıl bağlamıştı bu dik kafalı kıza. Nasıl sevmişti yeşil gözlerini ;esmer tenini.

“ Sakın ölme... Sakın ölme lan .” Diyen Kılıç acıyan tırnaklarına rağmen toprağı eşelemeyi bırakmadı.

Mor menekşeyi andıran solgun yüz görüş acısına girince, hızını biraz daha arttırdı. Sol tarafının acısı tüm vücudunu kaplamıştı.

“ Alev... Kalk. “ Vücudunu topraktan temizleyip cenin pozisyonundaki bedeni kucağına aldı. Yaşlı adam ikiliyi yukarı çekince Kılıç sevdiği yüzü avuçları içine aldı.

“ Açmıyor... Neden açmıyor gözlerini dayı.” Yaslı adam onu uzaklaştırıp kanlı vücuda baktı. Nabzını kontrol edip gözlerini üzgünce Kılıç’a çevirdi yavaşça.

“ Nefes almıyor.” Diyen adamı Alev’in üzerinden itip genç kızı kucağına aldı tekrar, öfke saçıyordu etrafa, boğuluyordu.

“ Almalı.... Al! Nefes al Alev.  Benimkini de al lütfen al lan . “ Kılıç düz yatırdığı bedene suni teneffüs yapmaya başladı, esmerinin kalbi durmuştu.

Bıkmadan kalp masajını tekrarlarken gözlerinden akan yaş Alev’in yüzündeki toprağı temizliyordu.

“ Bırakma lan beni. Daha alacağın öcün var benden, Beni öldür ama sen ölme. “ Tekrar dudaklarına yapışıp ona nefes almak istiyordu.

“ Oğlum çok geç.” Diyen adamın sinirle yakasından tuttu.

“ Değil... O uyanacak, bana diklenecek.” Diyerek tekrar kalp masajını yapmaya başladı.

“ Uyan lan... Sözün var bana onu tutmadan gidemezsin.Hani bana gelecektin lan bu mu senin sözün? “ Kılıç soğuk yüzü avuçlarının arasına alıp boynuna gömdü kafasını.

“ Köpek gibi pişmanım. Yalvarırım uyan, bana nefretle bak ama uyan.” Kılıç en son annesinin ölümünde bu denli yıkılmıştı.

Hep başkaları için yaşayan küçük bedeni bunu haketmiyordu,böyle hiçe gitmek ona yakışmazdı.Ona nefretle bakan gözleri gitmiyordu aklından.

“ Senden uzak dururum. İstediğini yaparım ... Yalvarırım uyan. Uyan ve şu Allah’ın günahkar kulunu utandır.”  Yalvarışları çakan şimşeğe eşlik ederken yaşlı adamda içinden dualar ediyordu, Kılıç’ın güçsüz sesi gittikçe kısılırken sıkıca sarıldığı soğuk bedenin hiç gitmeyen kokusunu çekti derince.

“ Uyan... Bak ben giderim. Bir daha asla karşına çıkmam ama yaşadığını bileyim, pişmanım Alev. Çok pişmanım” Onu bu denli yıkan aşkından ziyade vicdanıydı. Alev’e yaptıkları zihnine dolunca kor oluyordu gözyaşları.

“ Parmağı.. Parmağı oynadı.” Yaşlı adam ayaklanıp Alev’in nefesini kontrol edince nefes aldığını hissetti.

“Yaşıyor oğlum.. O yaşıyor.” Kılıç onu yere uzatıp derin bir soluk bıraktı dışarı.

“ Yarası var sarılmalı. Doktor. Doktor gitmeli. “ Yaşlı adam ona işaret edip taş evin bahçesinden içeriye girdiler merkeze baya uzak olan bu ormanda tek kalıyordu. Kılıç hemen dikkatle yerden kaldırdığı bedeni içeriye getirdi.

“ Yüzü buz gibi. O çok üşüyor.” Diyerek Alev’e bakıyordu, ilk defa böyle güçsüz hissediyordu Kılıç, varlığını verse bir ölümü değiştirmezdi, ama esmeri yaşayacaktı. Onun verilmiş sözleri vardı.

“ Yarayı temizle bunla, sonra sar.” Adam elindekileri ona uzatıp odun almaya gidince Kılıç öylece kanlı gömleğe bakıyordu. Hemen üzerini silip yaranın derinliğine baktı.

Ona bunu reva gören herkesin Azrail’i olacaktı.

Soğuk bedenin ellerini tutup ısıtmaya çalışıyordu kendince. Hiç bu kadar korkmamıştı, hiç bu kadar endişe dolmamıştı yüreği hiç bu kadar acımamıştı taş kalbi.

Yavaşça eğilip yanağına bir buse bıraktı.

“ Aç gözlerini...Nefesin dolarken ciğerlerime, o güzel gözlerini esirgeme  benden.” Yumuşacık bir öpücük bıraktı alnına.

“Doktora gitmeli çok kan kaybetmiş olması lazım.” Kılıç hemen üzerinde telefon aradı ama yoktu.

“ Dayı sende telefon var mı? Diye sordu fakat olumsuz yanıt alınca sıkıntıyla yine Alev’e çevirdi bakışlarını. Gözleri onun telefonunu aradı ama yoktu.

“ Git oğlum. Onun doktora gitmesi lazım...” Kılıç ellerini saçına geçirip tekrar Alev’in yanına oturdu.

“ Gidip sana yardım çağıracağım güzelim, sakın bu deli adamı bırakayım deme.” Dedi ve yaşlı dayıya döndü.

“ Ona benden sakın söz etme dayı. Onu yalnız da bırakma. “

“ Tamamdır oğlum acele et. “ dedi ve Kılıç’ı uğurladı.
Geldiği yolu yine aynı hızla dönen Kılıç ağıran boşluğuna inat kısa bir sürede arabasına yaklaştı. Telefonunu alıp ambulansı aradı... Bulunduğu konumu atıp gelmelerini sağlarken bu kez de Serkan’ı aradı. Vücudu ilk kez böyle halsiz düşmüştü.

.......

Bulunduğu cam ağacının altında ambulansa bindirilen esmerinden ayırmıyordu kehribar gözlerini Kılıç , sıktığı yumruğu kalbine götürüp kendi kendine ant içti, ona bunu yaşatanı yok edecekti, ona doğru yaklaşan adamla hemen kendini düzeltti.

“ Merak etme oğlum yaşayacak inşallah.” Kılıç onun omzuna koyduğu eli tutup sıktı. Kafasının sallayıp “İnşallah” diyerek ambulansa koşan adamın ardından bakakaldı.

Yüzündeki gülümseme şeytani bir gülüşe dönüşüyordu yavaş yavaş. Yolda gözüken Serkan’ın arabasıyla üzerini düzeltti, dağılmış yıkık bir insan olmuştu.

Yerde gözüne çarpan bilekliği alıp inceledi manolya kokusu buraya da sinmişti. Bilekliği cebine atarken kasılan çenesi ile boş mezarı süzdü bir süre ve  saf bir öfkeyle döktü cümleleri dilinden.

“ Canımı acıtacak kadar cesaretiniz varsa , sonucuna katlanabilecek gücünüzde vardır! “

   ...

   Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum,  😍

Kanlı Saltanat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin