"Kızım hasta mısın sen? Seni, aileni öldürürüm diyorum ama arsızca damarıma basmaya çalışıyorsun! Sana konuşacağız dedim. Ne diye şov yaptın? Aptal mısın sen?" diye sordu sinirle.

Katran karası gözlerindeki sinirden ilk defa korkmamıştım. Kollarımı rahatlıkla göğsümde birleştirirken, "Cık," deyip gözlerine rahatlıkla baktım. "Arsızım ben, aptal değil. Kabul et baya güzel oynadım." İstemeden kıkırdadığımda Demir üstüme yürüdü. Hafifçe eğildiğinde yüzünü yüzüme yaklaştırıp, "Ne istiyorsun?" Diye sordu. Hah işte beklediğim soru.

"Aslında çok zor bir şey istemeyeceğim. Beni ölü gösterdiğine göre, bunu başarman hayli hayli kolay." Dedim, rahatlıkla.

"Lafı uzatma da çabuk söyle ve şu aptal oyununa bir son ver." Yüzünü yavaşça geri çektiğinde delik olan kulağı dikkatimi çekti. Oha Zümra! Adamda motorcu havası var, dövmeci de olabilir. Ne dövmesi kız? Sanırsın adamın bütün vücudu dövmelerle kaplı. Ama gördüğüm kadarıyla dövmesi vardı. Üstelik iki tane gördüm. Biri bileğindeyken diğeri ise kaslı kolundaydı. Ve komik olan bir şey vardı ki, kolundaki dövme taçtı. Kendini kral sanıyor haspam, oysa o Öküz'dü. Serseri de olabilir, katil bir mafya da olabilir.

"Zümra, sıkılmaya başladım."

Derin bir nefes alırken elim uzun zamandır boş olan boynuma gitti. "Kolyemi istiyorum. Bana odamdaki kolyemi yarın akşama kadar getirirsen, seninle evlenirim. Ama getirmezsen, Vallahi seninle evlenmem. Kolyenin ortasında küçük yeşil zümrüt var. Makyaj masamın ilk çekmesinde, siyah bir kutuda." Dediğimde. Kafasını iki yana sallayıp alayla sırıttı. "Bunu yapmayacağım ve sen ise benimle evleneceksin!" Böğürerek bağırdığında, dizlerimin üstüne çıkıp, ellerimi belime koyup, "Hoşt!" dedim tıslayarak. "Bana bak Demir Arslan, seni bitiririm. O zehri kabul ettim diye bana köle muamelesi yapamazsın! Anladın mı?! Kolyeyi getir, nikâhı bas." Gözlerini kısarak beni süzüp kafasını umutsuzlukla sallayıp odadan çıktı.

Bu kadar kolay işte. Batuhan, kolyenin yokluğunu fark ederse yaşadığımı anlar, veya tahmin ederdi işte.

Saat, 00:00 olur olmaz yine her zamanki gibi yatağımda oturup kapının açılmasını bekledim. Odamın kapısı hızla açılırken Batuhan içeri dalmış hızlı adımlarla yanıma gelmişti.

"İyi ki doğdun Zümra." Gözleri heyecanla parlarken, "Hediyemi ver önce." Dedim dan diye. Avucumu açıp, "Ver." Diye tekrarladığımda, Batuhan bozularak, "Kızım deli misin sen? İnsan bir teşekkür edip nezaket için sarılır ya." Diye isyan etti. "Her seferinde böyle yapma be, bir kere de bana sıkıca sarılıp teşekkür et."

"Teşekkür ederim. Haydi hediyemi ver ya!" Diye çıkıştığımda, "Dua et küçüksün yoksa-"

"Ver." Deyip elimi hızla kapatıp açtım.

Sinirle küçük siyah kutuyu bana uzatırken, "Şımarıksın işte." Deyip yanıma oturdu. Omuz silkerek heyecanla kutuyu açtım.

Ona kırgındım ama elimdeki kolye ile kırgınlığım hemen de geçmişti. Sevinçle boynuna sarılırken, "Teşekkür ederim." Dedim titreyen sesimle.

Annemin kolyesini on beş yaşıma kadar gayet iyi korumuştum ama bir gün, Batuhan ile kavga ettiğimizde eli boynuma gitmiş annemin kolyesini kopartmıştı. Çünkü ona göre, kolye yüzünden sürekli üzgünmüşüm, ki haklıydı. Annemin kolyesi bana hep hüzün ve acı verirdi. Ama yine de kolyeyi koruyamadığım için üzülmüştüm.

Zümra 15 Mayıs'ta kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin