32.bölüm: tozlu geçmiş

Mulai dari awal
                                    

Nedensizce gözlerimden yaş dökülüyordu. Sekiz yaşıma kadar olan pek çok şeyi hatırlamıyordum. Anılar net hatırlayamıyordum. Sanki...sanki kafamdan bazı şeyler silinmiş de yeniden düzenlenmiş gibiydi. Kim bilir belki de o rüya, çocukluğumdan kalan bir anıydı. Bana ait bir anı...

Hatırlıyorum da, bir gün okuldan dönmüştüm. O sırada konağın kapısından avluya girerken, bir anda bir çocuğun gülme sesini işitmiştim. "Mehir! Hadi çok az kaldı gel! Gel bir tanem!"

Bu sesi unutmuştum, tâki bu rüyayı görene kadar... Rüyamda gördüğüm çocuğun cansız bedenini hatırladıkça içim paramparça olmaya paşlıyordu. Çaresizlik hiç bu kadar acı vermemişti bana. Yüreğimi dağlayan bir şeyler vardı. Acı bir şeyler, fakat ne olduğunu bilmiyordum. O anı hatırladıkça gözümden yaşlar süzülüyordu.

Uzun bir süre sonra ağlama sesim, Savaş'ı uyandırmıştı. Kendine geldiğinde, birden yerinden fırlayıp omuzlarımı tutarak bana baktı.

" Çilem, güzelim ne oldu? Niye ağlıyorsun sen?"

Endişeyle elini yanaklarıma alıp kendine çevirirken, zar zor konuşabildim.

" Bir...bir kabus gördüm." Rahat bir nefes alıp soluklanırken, beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Sonra omzumu sıvazlamaya başlayarak konuşmaya devam etti.

" Ne gördün Çiçeğim? Söyle bana."

Titreyen dudaklarıma rağmen Savaş'ın gözlerine bakara cevap vermeye çalıştım. "Bir çocuk..." yutkunarak tekrar söylemeye çalıştım. " Bir çocuk gördüm. Beni kucağına almış, birilerinden korumaya çalışıyordu. Sanki birinden kaçıyorduk, fakat kimden kaçtığımızı bilmiyordum."

Savaş'ın suratı donuklaşırken, endişeli gözlerle bana baktı. Ben ise tereddütle ona baktım.

" Savaş biliyor musun? Ben geçmişimi hatırlamıyorum."

Savaş şaşkınca bana bakarken konuşmaya devam ettim. " Yedi yaşıma kadar olan hiç bir şeyi pek hatırlayamıyorum. Silik bir anı gözümde beliriyor sadece. Fakat pek çıkaramıyorum. Koca bir uğultu olarak kalıyor sadece."

Hüzünle bana bakarak elimi tuttu. "Bunun için çok üzgünüm Sevgilim. Keşke sana bu konuda yardımcı olabilseydim."

" Şaşırmadın? Açıkçası daha farklı bir tepki vermeni bekliyordum"

Huzursuzlanarak yana baktığında göz temasından kaçındığını fark ettim.
"Biliyor muydun?"

Başını yakalanmış çocuklar gibi sallarken nerden öğrendiğini çoktan anlamıştım. " Reha abi mi dedi? Ne zaman?"

" İlk zamanlarda öğrendim. Bu yüzden sana karşı biraz daha yumuşak olmaya çalışıyordum."

" Benimle hiç bu konuyu konuşmadın."

" Canını sıkmak istemedim."
Elimi indirerek derin bir soluk alırken, bir an aklıma bir anı geldi. Savaş'ın, Hazar'ı sorduğu bir günü hatırladım. Hazar'ı tanıyorsa, kim olduğunu da biliyordur herhalde.

" Savaş...Hazar ağa kim?"

Savaş yine donuk ifadesiyle bana bakarken, devam ettim. "Hatırlıyorum da, bir kere Reha abiye, Hazar'ı sormuştun."

Aq nerden hatırladı lan bunu!

" Ne dedin?" Dedim tereddütle. Sesi çok kısık gelmişti çünkü.

"Şey..."

"Ne?" Dedim tereddütle. Yüzünü yana çevirerek yüzüme bakamaz hale gelmişti.

Yüzünü avuçlarımın arasına alarak kendime çevirdim. Sonra derin bir şekilde ona baktım.

Savaş Ağa Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang