[ Küçük Dokunuşlar]

Start from the beginning
                                    

" Ben senin kocanım ." Kulağıma söylediği şeyler, zihnimi karartıyor, kendimden geçmemi sağlıyordu sanki, olabilirdi fakat ben istemiyordum.

" Kaçma benden." Çenemden tutup dudaklarımı öptü yine, ayırmadan öylece tuttum dudaklarını. Titreyen elim onun omzuna sarıldı.

" Yalvarırım git... Ben, ben istemiyorum." Daha fazla dayanamayan bünyem hıçkırarak ağlamaya başladı.

" Uyu." Dedi küçük bedenimi, dev bedenine çekerken. Saçlarımı öptü kokusunu içine çekerken.

" Kaçacağım yine, nefret ediyorum senden, sen benim hiçbir şeyim değilsin." Hıçkırıklarım arasına kurduğum cümlelerle gözlerini yumdu. Çok fazla sinirliydi fakat belli etmiyordu Pusat.

" Sadece benden nefret et. " Dedi , hiç bir cümlesine anlam yükleyemiyordum. Öyle derine batmıştım ki. Yorgun düşen bedenim karanlığa gömülürken hissettiğim tek şey alnıma düşen sıcak damlaydı.

***

Gözlerine vuran sert ışığın etkisiyle ağıran gözlerini hafifçe araladı genç kız, zihni yerine gelmek üzereydi.

" Ceylan uyan." Kulağına ilişen sesle kafasını o yöne çevirdi ama gözlerini hala açamıyordu.

" Ona ne oldu doktor?" Bu kez bağırıp doktoru iten Hakan geldi baş ucuna. Ceylan gözlerini yumup utançla dudaklarını sıktı.

Başı acıktı kesin. Ve herkes başında dikiliyordu, Bu nasıl bir rezillik.

" Uyanıyor." Naz arkadaşının elini tutup sıktı.

" Vücudu halsiz düştü. Bünyesi çok zayıf iyi beslenmesi lazım." Diyen doktor reçeteyi Hakan'a verip ayrıldı odadan. Ceylan gözlerini açıp kimseyle göz göze gelmeden karşıdaki tabloya bakıyordu. Eli başına gidince elinin altındaki kumaşla derin bir nefes verdi. Başı bağlıydı. Ve Pusat yoktu.

" Neler oluyor Ceylan , sabahtan beri seni uyandırmaya çalışıyoruz." Diyen endişeli sesle arkadaşının yanına oturdu Alev.

"Neyin var , bak halsiz düşmüşsün kalk hadi bir seyler ye." genç kız bakışlarını Hakan'a çevirdi.

Allah bilir gece nasıl yatmışlardı sırtı tutulmuştu.

" Şu senin sapıktan bir haber çıkmadı. Merak etme ama onu bulup." Ceylan eliyle susturdu onu. Hep aynı şeyler.

" Uyumak istiyorum sadece. " tekrar yatağına girip kafasını tavana dikti. Konuşmuyordu, düşünmek istiyordu.

"Alev başımı sen mi bağladın ? " diye sordu arkadaşına.

" Hayır kuzum, geldiğimizde bağlıydı neden ki?”

Demek Pusat gitmeden başını da örtmüştü.

" Bana su getirsene kardeşim." Deyip dudağını yaladı genç kız.

İkili odadan çıkarken ayaklanıp yattığı yere baktı.

Yoktu.

Lanet çarşafıda almıştı. Ruh hastası yaratık.

Rüya mı görmüştü?

Üstünü kontrol etti.

Boynundaki kolyeye gitti eli, altın rengi yüzüğü oradaydı işte.

" Buradaysan git, git lütfen." Usulca dilinden dökülen kelimeler ile yatağına uzandı, gözlerinden dökülen yaşlar kanına dokunuyordu. Elini yastığına koyup kafasına çekerken eline bir şey çarpmıştı. Ayaklanıp bakınca küçük bir kağıt parçasını gördü, hiç vakit kaybetmeden açtı ve okumaya başladı. İçindeki korku ayaklarından beynine doğru akmaya başlamıştı.

....

Benim şu hayatta yaptığım en büyük hataydın belkide.

Tutup seni düşlerime yakıştırdığım için üzgünüm. Eğer ortada bir suçlu ararsan bu benim kalbimden başkası değildi.

 

Sakın çıkma karşıma bir daha

 

Ama unutma ismim çıkarsa o mühürlü dudaklardan... Sonsuza dek hapsederim seni...

 

Yolun açık olsun küçük hanım.

 

Özgürce yaşa.

 

...

Kanlı Saltanat Where stories live. Discover now