şimdi onun kalçalarını tutuyor ve onu kendine çekiyor.
dudaklarını öpüyor, kulağına bir şeyler fısıldıyor ama ben duyamıyorum.
uzaklaşıyorlar, kör oldum sanıyorum ama gözden kaybolduklarını görebiliyorum.
kör olmayı diliyorum, bunları görmek istemiy...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
[ilk defa sana inanmadım ve inanmayanlar için hiçbir delil yeterli değil]
Jimin afallamıştı.
Öncelikle Taehyung'u asla ağlarken görmediği için. İkinci olarak da söylediği son cümle yüzünden afallamıştı.
Jimin ilk defa şahit olduğu bu manzara karşısında ne yapacağını bilmiyordu. Taehyung'un yanında defalarca kez ağlamıştı ama Taehyung ise tam aksine. Belki de gizlice ağladığı zamanlar olmuştu bilmiyordu. Jimin'in farkedemediği gizli zamanlar mutlaka vardı.
"Taehyung ben.." sesi fısıltıdan farksızdı. İkili şaşkınlık yaşıyordu küçük oğlan.
"Jimin" dedi bir kere daha Taehyung. Sesi onu uyarmak istermişcesine sert ve soğuk çıkıyordu.
"Öncelikle ben senin için neyim? Arkadaşın mıyım? Sevgilin miyim?"
Bunları söylerken biraz da olsa toparlanmanın verdiği avantajla Jimin'i kendinden uzaklaştırabilmişti.
Şimdi Taehyung Jimin'den daha uzakta oturuyordu. Böylesi konuşmak için daha mantıklıydı diye düşünmüştü.
"Tabii ki de sevgilimsin, Tae. Bu nasıl soru?"
"O zaman neden benden bir şeyler saklıyorsun?"
Taehyung ne kadar alttan almaya çalışırsa çalışsın sesinin tonunu ayarlayamıyordu.
"Bana ne yaparsan yap, Jimin razıyım ama sakın yalan söyleme, sakın!"
Taehyung deliriyordu. Jimin'in hâlâ yüzsüz gibi ona yalan söylemesini kaldıramamanın sonucuydu hepsi.
Jimin'in yalan söylediğini anlaması o kadar da uzun sürmemişti.
Çünkü küçüğünün bütün alışkanlıklarını ezbere biliyordu büyük olan. Mesela utandığında hep Taehyung'un arkasına saklanırdı, kötü bir şey olduğunda Taehyung onu hep kendi kıyafetleri içerisinde bulurdu. Taehyung'un kokusunun onu güvende hissettirdiğini söylemişti.
Yalan söylediğinde ne giyerse giysin elleri hep üzerindeki şeyin eteğine tutunurdu.
Şimdi de aynısını yapıyordu.
"Eğer senin sevgilinsem öyle davran Jimin. Seni asla kısıtlamadım, kısıtlamam da. Ama benden habersiz yaptığın şeyleri başkalarından duyunca nasıl hayal kırıklığına uğradığımı tahmin bile edemezsin"
"Hoseok mu?" demişti Jimin oturduğu yerden.
"Ne?"
"Sana saçma sapan şeyler söyleyen Hoseok mu?" bir kez daha tekrar etti.
"Bu neyi değiştirir? Jimin takılman gereken kısım bu mu sence?"
Taehyung inanmıyormuşcasına bakıyordu Jimin'e. Şu an onu dinlediğinden bile emin değildi ya.
"Başından beri bizi desteklemediğini biliyorsun. Hep benim sana layık olmadığımı söyleyip duran bir adama göre hareket etmen ne kadar doğru ki Taehyung?"
"Şimdi sen Hyerin'le görüşmedin mi?"
"Görüştüm"
En azından dürüst davrandı diye kendini avuttu Taehyung.
"Ama sana söyleyemedim sevgilim bunun için bana kızma lütfen. Eski mevzuların seni incittiğini biliyorum. Sadece beni yardıma çağırmıştı ve bende gittim."
Taehyung arkasını Jimin'e dönüp camdan dışarıyı izlemeye başladı. Hâlâ bir şeylerin ters gittiğini biliyordu. Jimin'in dudaklarını öperken hissetmişti bunu. Ve Taehyung hislerinde asla yanılmazdı.
"Bana işim var derken, beni geçiştirirken Hyerin'le birlikteydin Jimin. Bunu bana söylemeliydin ve inan sana karşı belki de bu kadar kırılmazdım."