3. Bölüm - Büyü

2K 110 8
                                    

Günün ilk ışıkları bulutların arasından kıvrılarak geçiyor ve düz bir çizgi halinde odamın içerisine düşüyordu. Tüm gece uyuyamamanın etkisi yüzünden gözlerim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Saçımı basit bir topuz yaptım ve elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Sabah mahmurluğu nedeniyle banyodan çıkarken anneme çarpmış olmam da bir o kadar utanç vericiydi. ‘’Günaydın.’’ Diyerek gülümsedim. Suratımda ki mahcup gülümseme annemin mizacı sert yüzünü az da olsa yumuşatmıştı. ‘’Günaydın, tatlım.’’ Dedi. ‘’Erkencisin bakıyorum.’’ Onaylarcasına başımı salladım ve ensemi kaşıdım. ‘’Bir an da uyandım bende. Bilirsin olur arada.’’ Kaşlarını kaldırarak başını aşağı yukarı salladı ve omzuma dokundu. Ardından yanımdan yavaşça kıvrılarak banyoya girdi. 

Odama girip zoraki olarak okul kıyafetlerimi giydim ve mutfağa indim. Bileğimde ki saate baktığımda rahat rahat kahvaltı yapabileceğim düşüncesiyle, kahvaltılık bir şeyler hazırladım ve bu kez annemden önce kalkmam yumurtalı ekmeği yapmayacağım anlamına geliyordu. Annem yavaşça merdivenlerden inerken yüzünü ekşitti. ‘’Bakıyorum fırsattan istifade ediyorsun.’’

‘’Her gün yumurtalı ekmek yemekten sıkılmadın mı anne? Cidden onu yediğimde midemi hissetmiyorum artık.’’

İki elini kaldırarak salladı. ‘’Bir şey söylemeyeceğim. Bugünlük böyle olsun bakalım.’’ İnledim ve masaya oturdum. Önümde hazırladığım kahvaltılıklarla övünürken annem çayları doldurdu. ‘’Derslerin nasıl gidiyor?’’ diye sorduğunda ağzımda ki zeytin çekirdeğini masaya üfledim. ‘’Gayet iyi.’’ 

‘’Bence üniversite de hukuk okumalısın.’’ Yine sinirlenmeye başlamıştım. ‘’Bu benim hayatım anne. Bırak seçimlerimi kendim yapayım.’’

 ‘’Ama hukuk güzel bir bölüm hem sözel zekan sayesinde zorlanmayacak…’’ 

‘’Sözel zekamın olması, o bölümü seveceğim anlamın gelmiyor.’’  Annem inledi fakat nutuk atmaya başlayacağını anladığım an yerimden kalktım. ‘’Sana afiyet olsun anne. Ben okulda devam ederim.’’ Diyerek portmantonun kenarında duran çantamı alıp evden çıktım. Ona bir söz hakkı bile tanımamış olmak beni rahatlatmıştı. Çünkü ne zaman bunu yapsam hayatımı kendi yaşayacakmış gibi davranıyor planlar yapıyordu ve buna gram tahammülüm kalmamıştı. 

Cebimden telefonu çıkarıp Toprak’a mesaj attım. 

#Okula yürüyerek gideceğim. Yine annemle tartıştık. Okulda anlatırım. Öptüm. 

*Sabırsızlıkla bekliyorum  yazmıştı ve sonunda gülücük vardı. 

Uzun bir yürüyüşten sonra okula varmayı başarmıştım. Toprak’ın sarı Cooper’ı çoktan okulun önüne park edilmişti. Okulun kasvetli havası adımlarımı geri geri itiyor ama mantığım yürümem için yalvarıyordu adeta. Okuldan içeri girdim ve kimseye görünmemeye çalışarak sınıfa girdim. 

Toprak sırasında yayılarak oturmuş telefonunu kurcalıyordu. Parmağımı gözünün önünde şıklattım ve bir arkasına geçtim. Çantamı yerleştirirken Toprak beni izliyordu. Sonunda yerime oturduğumda Toprak düşünüyormuş gibi yaptı. ‘’Dur ben tahmin edeceğim.’’ Dedi. ‘’ Ya üniversite ya da isim konusu.’’

‘’Bugün üniversite.’’ Toprak inledi. ‘’Bu kadın hiç vazgeçmeyecek mi?’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Fazla inatçı.’’ Derken sınıfın kapısından siyahlar içinde bir beden girdi. Ağzım açık kalmışken Toprak ne olduğunu anlamak için arkasına döndü. ‘’Vuhuu bebeğim. Bu süper bir şey.’’ Diye fısıldadı. İçimde burkulan birkaç his Toprak’ın bunu söylemesinin yanlış olduğunu içime fısıldıyordu. 

UĞULTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin