Bense karnıma dökülüp tenimi huylandıran saçlarıyla oynuyordum. Her tutamı kalbimi bağlayan damarlar gibiydi. Okşarken korkuyordum. Bu gece Çakır sessiz, Biryan avaz avazdı ve Biryan o kadar kırıktı ki tek bir bakışımın onu yaralayacağı hissine engel olamıyordum.

İki göğsümün arasına ince bir sızı yılan gibi kıvrıldı. Zehri tenimde sağanak bir yağmuru başlattığında yosun tutmuş kalbim hınca hınç attı. Her yaşımın burukluğu üzerime gölge gibi devrilirken yirmi birincisi ışığım olmak için tutuşuyordu. Çakır yirmi birinci yaşımda içinde tutuşmuş cehennemden bana bir cennet inşa etmiş, birbirimize tutuşmamız için beni o cennetin içine kabul etmişti.

Parmak uçları belimi okşamaya devam ederken dudaklarını karnıma sürtüp ıslak bir öpücük bıraktığında, "Ay ışığı," diye fısıldadı. Karnım içe büküldü. Buğulu sesi, sessizliğin içine eşsiz melodiler ekti. "Niye bu kadar geciktin odalarıma sızmaya?"

Kendi kendine mırıldanışı bir bacağımı hafifçe kırmama neden olduğunda Çakır karnıma yasladığı yanağını çekip çenesini göbeğimin üzerine bastırdı. İçindeki ormanı ateşe veren yeşil gözleri yorgunca gözlerime bakarken saçlarında olan elim kirli sakalına kaydı.

"Merhametsiz gelinciğim."

Dudakları arasından verdiği sıcak nefes andan üryan bedenimin üzerine dağılıp tenimi yaktı. Bir türlü geçmek bilmeyen gözlerimin buğusuyla ona baktığımı fark ettiğinde kaşları öyle çok çatıldı ki iki derin kavis arasında uzun bir yarık oluştu. Elleri, üzerinde uzandığım geniş puf yastığı baskı uygulayarak tenimde kaydığında üzerime doğru çıkıp yüzüme doğru yanaştı.

"Ferimah," dedi kalbimi bir yangın yerine çevirerek. Şimdi ölsem teri terime, nefesi nefesime bulaşmışken dudaklarımdan bir ah kopmazdı.

İyi ki doğdun küçük sevgilim.

Evlensene benimle.

"Gözlerindeki yaşın sebebi ben miyim?"

Güçsüzce kafamı iki yana salladığımda gözlerimse biriken yaş ağır aksak şakağıma doğru aktı, o gözyaşının sıcaklığı tenimi paylarken bir elim sert kemikli yanağına tutundu.

"Sensin," diye fısıldadım dudaklarım dudaklarına değerken. "Değilsin de." Göğsüm göğsüne değerek şiştiğinde dudaklarımdan dökülen mırıltı kirpiklerinin kısılmasına neden oldu. "Bu kadar güzel olmak zorunda mısın?"

"Ortada bir güzellik varsa bu sana ait," diye mırıldandı, acıya bulaşmış yeşil gözleri dudaklarıma düştüğünde içindeki arzuya yenilip kurumuş dudaklarımı ıslak dudaklarıyla ıslattı. "Ferimah... Kalbimin ahı. Allah seni bana dert diye vermiş. Ben bu dertten kurtulmayayım, kurtulamayayım inşallah."

Islak kirpiklerim tıpkı onun gibi kısıldığında, "Deli," diye fısıldadım gülümseyerek. Ellerim saçlarına kaydı ve başını bir anne gibi göğsüme bastırdım. "Delisin."

"Sen de delirdiğim," diye tamamladı beni. Kolları beni alıp içine sokmak istiyor gibi sımsıkı sarıldığında yüzünü iki göğsümün arasına bastırıp o vadiye ıslak bir öpücük bıraktı. Orada derin bir nefesi içine çekip yanağını yaslayarak durulduğunda, "Yıllardır yersiz yurtsuzken evim oldun," diye buğulu bir sesle konuştu. "Anlamıyorum. Küçücük kızsın, nasıl oluyor da kol kanat gerip böyle göğsüne bastırıyorsun? O küçük, ince kolların nasıl hapsediyor beni, yemin ederim anlamıyorum."

DEHARİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin