Arabanın arka koltuğuna yerleşirken Hoseok beni kollarının arasında sıkıca tutmuş, hareket etmeme bile izin vermiyordu. Pençelerimi çıkararak elini tırmaladıktan sonra acı içinde mırıldansa da "Sana ödül maması vermem eve gidince." diye tehdit etti beni, ona Seokjin hyungun bana asla kıyamayarak ödül maması vereceğini söylemek isterdim ama bu konuda şüphelerim vardı. Bana rahat durmamı söyledikten sonra tüm okulun önünde Kim Namjoon'a karşı gelmiş, kardeşi ile ilgili düşüncelerimi sesli dile getirmiştim. Hoseok'un hemen yanında otururken gözleri benim üzerimdeydi, ne düşündüğünü bilmek isterdim ama muhtemelen arabasını pisletip pisletmeyeceğimi merak ediyordu.

Onu yanlış anladığımı söylemesinden hoşlanmamıştım, yazdığı mangaların hepsini okumamış olsam da okuduklarımda düşüncelerim ile çelişen bir durum yoktu. Kim Taehyung bizi konu cinsellik olduğunda asla durmayan ve kendimizi kaybettiğimizi sanan biriydi ve bu konudaki düşüncelerim asla değişmeyecekti. "Bizi kenarda bırakabilirsiniz." dedi Hoseok, arabayı Seokjin hyungun sokağına sokmaması onu öldürme isteğimi bir nebze hafifletmişti. Beni kucağından ayırmadan o adama iyi günler dilemiş, arabanın kapısını kapattıktan sonra sokakta yürümeye başladı. "Beni tırmaladığın için Seokjin hyungtan sana ceza vermesini isteyeceğim, kötü kedi." Hoseok'un elindeki çiziğe bakmak kalbimi acıtırken başımı avuç içine yasladım, sinirlendiğim anda kendime hakim olmayı öğrenmem gerekiyordu.

Seokjin hyung beni Hoseok'un kucağında, kedi bedenimde gördüğünde omuzlarını silkti ve bizi içeri aldı. Hoseok'un kucağından atlayarak salondaki minderin üzerine giderken arkadaşım şimdiden okulda olanların hepsini anlatmaya başlamıştı. Seokjin hyung onun elindeki çizik için ilkyardım malzemelerini getirerek onunla ilgilenirken bana bir kez bile bakmamıştı. Top halini almış bir şekilde onları izlerken "Kim Namjoon şok oldu, adamın sinirlenmesinden ve Jeongguk'a kötü bir şey demesinden korktum ama sadece üzüldü." dedi Hoseok, o adamın bana kötü bir şey demeye hakkı olmadığını ikimiz de biliyorduk ama yine de anlatmaya devam ediyordu. Kim Taehyung'un bana nazikliği hakkında konuşurken patilerimi kulaklarıma götürerek kapatmak istedim, sadece kendisi hakkında kötü düşünceler içinde olan birine kötü davranarak imajını daha fazla lekeleyemezdi.

Sakin olmam gerektiğini ve insanların ırkım hakkında kötü düşünmelerini istemiyorsam onların eline koz vermemem gerektiğini biliyordum ama elimde değildi, o iki kardeşin bizim hakkımızda her şeyi bildiklerini iddia etmelerinden ve bizi insanlara yanlış tanıtmalarından nefret ediyordum. Kendi sakinliğimi korumam gerekiyordu, biraz daha derin nefesler alarak yatmaya devam ederken ikisinin bana dönüp bakmıyor olmaları kırıyordu beni. Hata yaptığımı düşünmüyordum, insanların bizi oyuncak ve bir seks objesi olarak görmelerinin tek sebebi onlardı. Sokakta kaldığım kısa bir zaman içinde insanların "Alalım, büyüyünce istediğimiz gibi sevişebiliriz. Onların sevişmede iyi olduklarını duydum." dediklerine çok kez şahit olmuştum, onlardan kaçarken kaç defa minik bedenim ile ölmekten son anda kurtulduğumu bilmiyordum.

Önüme konulan mamaya bakarken içgüdülerime engel olmak oldukça zordu, yemek istemiyordum ama karnım gurulduyordu. "Jeongguk biraz daha sakin olmayı öğrenmeli." dedi Seokjin hyung, bana zarar gelmesini istemediğine dair yeni bir konuşmalar içine girdiklerinde mama kabına pati attım. Metalin çıkardığı ses Hoseok'un minik bir çığlık atmasına sebep olurken ikisinin de bana döndüğünü biliyordum. Seokjin hyung benim için hep iyi bir sahip olmuştu ama insandı işte, benim hislerimi ne kadar iyi anlayabilirdi? Beni asıl üzen Hoseok'un içimdeki hislerin hiçbirini anlamıyor olmasaydı, bu canımı yakıyordu. Seokjin hyung yanıma gelerek tüylerimi okşamak istediğinde ondan kaçtım, görmek bile istemiyordum onu. Misafir odasına giderek aralık kapıdan içeri sızdım, kendimi yatağın üzerine çıkararak yattım.

Acıkmış hissediyordum ama hiçbir şey yemeyecek kadar da üzgündüm. Birinin beni kucağına alarak saatlerce tüylerimi okşamasına ve iyi olacağımı söylemesini istiyordum. Başımı patilerimin arasına gömerek yatmaya devam ederken kapı aralandı, "Benim Koo'm gelmiş." dedi Jieun noona, kapıyı kapatarak yanıma gelirken patilerimi yüzümden çektim, parmakları tüylerimin arasında gezinirken yanıma uzandı. "Seokjin seni üzüyor değil mi?" diye sordu, dudaklarını burnuma değdirdikten sonra geri çekildi. "Beni de üzüyor, Koo bebeğim. Kavga ettik, bu aralar biraz stresli biliyorsun restorantın ikinci şubesini açacak diye. Çok seviyor seni." Ağlamak istiyordum ama bunun için bile kendimi toparlayamıyordum. Gözlerimi kapatarak Jieun noonanın beni sevmesine izin verirken uyuyakaldım.

Gözlerimi araladığımda dünyayı insan boyutlarında görüyor olmak beni şaşırttı, birkaç gün daha kedi bedeninde kalacağımı düşünüyordum ama yanılmıştım. Midem açlıktan bulanıyor, başım dönüyordu. En son dün sabah okul için evden çıkmadan önce bir şeyler atıştırdığımı hatırlamak midemde kramplara sebep oldu. Uykuya geri dönmek istiyordum. Bu kırgınlığımın sebebini anlayamamak beni yoruyordu. Salona girdiğimde mutfak tezgahının üzerindeki en sevdiğim yemekleri görmek gözlerimin dolmasına sebep oldu. "Özür dilerim, Jeongguk. Dün aç uyuduğun için nefret ettim kendimden." Sandalyelerden birine otururken konuştu Seokjin hyung, titreyen ellerimle yemek çubuklarını elime alırken bir şey diyemiyordum.

Ben de kendimden nefret ediyordum bazen, onu anlayabiliyordum.

--

hello,
düşünceleriniz nelerdir?

boy in the bubble' taekookWhere stories live. Discover now