Bölüm 3 (Düzenlendi)

909 76 14
                                    

Vampirler, cadılar, troller, periler, elfler ve elbette ejderha dostlarım. Hepsi Kırmızı Topraklar'da olacak savaş için hazırlandı. Hatta çoğu oraya gitti ve yerleşti bile. Anlaşıldığı üzere abim ile konuşmamın üzerinden epey bir gün geçti. Bu süre zarfında ben de hazırlandım. Şirketlerimdeki bütün işlerimi sevgili insan babam Michail'e devretmiştim.

Öğrencisi olduğum iki üniversitede son dönem olduğumdan dolayı kayıt dondurmak istemediğim için birkaç ayarlama ile bir haftada yaklaşık 15 farklı dersin sınavına girip hepsini başarı ile verdim. Çalışkan bir öğrenci olduğumu söylemeliyim. Ortalamam sayesinde iki bölümde de bölüm birincisi olarak bitirme ihtimalim çok yüksek. Tabi bunu henüz bilemem. Çünkü normalde finallere daha bir buçuk ay var.

Daha önce bitirdiğim 3 okul arasında biraz yıl farkı vardı. İnsanlara göre oldukça geç yaşlanacağım için her birine farklı ülkelerde farklı isimlerle girmiştim. Rosalinda Violin, Rose Violet, Linda Violin. Bir de adım ve soyadımın baş harfinden oluşan RV vardı. Onu sadece ordumu yönetirken kullanmıştım. RV'nin ülkesi, ırkı ve cinsiyeti herkes için gizemliydi. Kimileri için var olmayan bir efsaneydi, kimileri için ölmeden önce gördüğü son yüzün adı.

Kırmızı Topraklar'a savaş için çağırıldığıma göre artık bu büyük sır ortaya çıkacaktı. Bundan rahatsız olacağımı düşünmüştüm ama aksine sanırım bu beni mutlu etmişti. Ejderha olduğumu tabi ki söyleyemezdik. O zaman benden dönüşmemi beklerler bunu yapamadığımı anlayınca da asıl kimliğim ortaya çıkardı. Halbuki ben Kırmızı Topraklar'a Prenses Vekili RV olarak gidiyordum. Yani ailemin kızı olarak değil. Bu yüzden herkes sadece RV'nin bir kadın olduğunu öğrenecekti. Eh... Bunca başarının ardında bir kadının olduğunu görmelerini istiyordum.

Abim ile çiftlikteki görüşmemizden sonra bir kez daha o beni evimde ziyaret ettiği zaman görüştük. Beraber bir gün belirleyip yapacaklarımızı konuşmuştuk. Ve işte anlaştığımız gün gelmişti. Jackson yarın benim için geçidi açacak ve beni almaya gelecekti. Elbette geçidi ben de açabilirdim. Ama ejderhaların ülkesine sadece ejderhalar geçit açabilirdi. Eh bu da amaçlarımıza ters düşerdi.

Abim gelene kadar biraz kafamı dinlemek için Los Angeles'daki otelime geldim. Burasını yeni açmıştık. Ronald kraliyet dairesini oldukça övmüştü. Altın musluklar biraz abartıydı bence ama gecelik fiyatını düşününce sanırım bunu sorun etmemeliydim.

Yemeği büyük salonda güzel bir canlı müzik eşliğinde yedikten sonra biraz eğlenmek için Dragonfly adlı bara gittim. Kırmızı Topraklar'a gideceğim için yanıma bara uygun kıyafet almamıştım. Bu yüzden otelin alışveriş merkezinde bulunan RoseV'den -söylemek gerekir mi bilmem arada kendi tasarladığım elbiseleri de sergilediğim şahsi markam oluyor- bir elbise aldım.

Işıltılı siyah renkte olan elbise dizlerimin bir karış üstünden başlıyordu. Göğüs kısmı çok açık değildi. Asıl olay sırtındaydı. Elbisenin sırt kısmı yoktu. Ve balon kollar da muhteşemliği tamamlıyordu. Açıkçası balon kol olayına hala alışamasam da bu elbise de harika olmuştu. İçine sadece birkaç banknot ve kredi kartımın sığdığı minik el çantam ile hazırdım artık.

Sıra bekleyen insanların arasından geçip fantastik ırkların -doğaüstü de diyebiliriz- kapısına doğru ilerledim. Dragonfly'ın insan tarafında ki koruma yine bir insan iken bizim kapımızdaki bir kurt adamdı. Üstünde hep giydikleri siyah pantolon, siyah tişört vardı. Oldukça kaslıydı. Boyu nereden baksanız iki metreden fazlaydı. Sarı saçları asker traşı yapılmıştı. Köşeli bir çenesi vardı. Pek benim tarzım değildi. Ben daha çok esmerlerden hoşlanırdım. Gelecekte gördüğüm o kral gibi...

Koyu mavi gözleri beni görür görmez insan olmadığımı algılamıştı. Tam önüne geldiğimde ona sevimli bir gülümseme yolladım. O ise tek kaşını kaldırıp ne olduğumu anlamaya çalışır gibi baktı.

Kanatların Dansı 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin