Öznur Yıldırım Röportajı

33.2K 1.2K 220
                                    


Öncelikle kendini tanıtır mısın?

Ocak 97 doğumlu lise mağduruyum. Adım Damla Öznur fakat Öznur ismini daha çok seviyorum, zaten insanlar bu ismimi kullanıyor. Edirne doğumluyum, Ankara'lıyım. Şuan Elazığ'da yaşıyorum. Babam Subay olduğu için çok sık yer değiştiren biriyim. Onun dışında bir tane abim var. Öyle yani, kendimi tanıtmak konusunda pek iyi değilim, klasik şeyler.


Yazı yazmaya ne zaman ve nasıl başladın acaba?

İnsanlarla iletişim zorluğu çekerim bu yüzden pek arkadaş edinmek istemem. Bu yüzden beşinci sınıfa giderken kitaplarla tanıştım ve susan varlıklar oldukları için onları arkadaş edindim. Yazmaya da o zaman başladım. O zamanlar zor dönemler geçiriyordum, eskiden kitaplardan nefret eden biri olmama rağmen cümlelerin müptelası oldum. Onlara bağlandım. Hayattaki birçok şeyden daha çok zevk verdiklerini anladım. Böyle ağızda oluşan hoş bir tat gibiydi. Ardından kendimi cümlelere adadım. Yani yaklaşık beş senedir yazıyorum.


Bize biraz da hikayelerinden bahseder misin?

İlk hikayem Benim Hikayem adlı bir vampir hikayesiydi. Konusu ne kadar farklı olsa da Alacakaranlık serisinden özenerek yazdığım bir hikayeydi. Maximilliam ve Victoria adlı karakterin hayatını anlatıyordu. Vampirlik sadece bedende kalmıyordu, ruhu da ayrı bir şekilde etkiliyordu. Altmış küsür bölüm sürdü hikaye. İkinci hikayem Yeniden Doğuş adı bir vampir, kurt adam hikayesiydi. Bunu yazdığımda altıncı sınıfa gidiyordum ve ilk kez Türk karakterler kullandığım hikayeydi. Yani Türk fantastik grubuna giriyordu. Ardından Moonson Laneti geldi yine fantastik bir hikayeydi. Yürekten Gelen Karanlık Fısıltılar adlı bir gençlik hikayesi yazdım yedinci sınıfa giderken. Sonra cümlelerimin çok yetersiz olduğunu gördüm ve birkaç ay ara vererek kendimi sadece kitap okumaya adadım, eskiden kurgularına baktığım kitapların artık cümlelerine bakıyordum. Ve geri döndüğümde Lanet adlı bir hikaye yazdım, hiçbir yerde yayımlamadan kendi aramda yazdığım bir hikayeydi. Zaten SDHD ailesine girmemi sağlayan hikaye o oldu. Fakat yine yayımlamadım. Kızıl Nehrin Laneti en orjinal kurgumdu. Hiçbir şeyden esinlenmeden yazdığım ilk hikayemdi. Devamı olan Kızıl Fırtına yarım kaldı, kendimce yazmaya devam ediyorum. Ardından birçok denemem oldu ama Gecenin Pençesi'yle tekrar hikaye yayımlamaya başladım. Karakterlerine sıkı sıkı bağlandığım bir hikayemdi. Ardından devamı olan Gecenin Dansı'nı yazdım. Sisler Bulvarı adlı bir hikayem vardı altı bölüm falan yazdıktan sonra yarım bırakmak zorunda kaldım. Birkaç özel nedenden dolayı yazmayı bir süre bıraktım, okumayı da dahil. Sonra kendimi toparlayınca tekrar yazmaya döndüm. Şuan Hikaye Hane sayfasında Issız Güverte'yi yazıyorum. Babası bir şirketin pazarlama bölümünde çalışan Açelya'nın hayatını anlatıyor. Babasının işinden dolayı sürekli yer değiştiriyorlar ama ülke olarak. Gençlik hikayesi ama normal gençlik hikayelerinden biraz daha farklı.


Nelerden esinlenirsin peki?

Daha çok kendi kafamın içinde oluşturduğum dünyadan. O dünya mum gibi sadece onu alevlendirecek olayların olması yeterli oluyor. Bir şarkı, moral bozukluğu, sevinç hatta bazen yolda başıboş gezen bir kedi.


Sence yazı yazmak doğuştan gelen bir yetenek mi peki?

Bence değil. Çünkü yazmak çok kitap okumaya ve kelime bilgisine, o kelimelerle oynama kabiliyetine bağlı. İlk yazdığım hikayem cidden fazla amatördü. Şuan bulunduğum evreye kelebek desem ilk yazmaya başladığımda bir tırtıldım, böyle bir benzetme yapılabilir. Yani çok yetersizdim. Bu zamanla, kitap okuyarak gelişti. Doğuştan olan şey kurgu oluşturmak bence ve satırlara duygu aşılayabilmek.


Okurların hakkında ne düşünüyorsun peki?

İnsanı daha çok yazmaya iten ilham kaynağı hepsi. Daha çok sevgi ve daha çok bakış açısı. Çoğunu tanımasam bile hepsini çok seviyorum.


Yazı yazman konusunda ailen ne diyor?

Annemin en büyük hayalini gerçekleştirdiğimi fark ettim yakın bir zamanda. Annemin de sürekli karaladığı bir şeyler vardır ve babama oranla daha çok destekliyor beni. Bütün zamanımı bilgisayar başında geçirmem ve bunun yüzünden derslerimi aksatmam dışında bir şikayeti yok. Babam ise komutan olduğu için disiplinli biri. Daha çok birilerine faydamın dokunacağını düşündüğü mesleklere yönelmemi istiyor. Doktor, eczacı falan. Ama ben biraz kafa tutan biriyim, o yüzden beni bu konu da pek yönetemiyor. Ona da hak vermiyor değilim, ne de olsa Türkiye'de maalesef yazarlık ve kitap okuma ön planda değil. O yüzden yazarlığı ikinci bir meslek olarak düşünüyorum ve bu da babamı tatmin ediyor gibi. Onun dışında kafamı dağıtmak için böyle bir yol çizmemden hoşnutlar. Ama daha az zaman ayırmamı istiyorlar ki bu imkansız çünkü yazmak artık benim hayatımın bir parçası oldu. İhtiyaca dönüştü. Zamanla anlayacaklarını umuyorum, ama adı üstünde ebeveynler. Bazen cidden zıt olabiliyorlar.


Onlar senden bir şeyler taşıyor mu yoksa bambaşka mılar?

Hikaye karakterlerim mi? Tüm hikaye karakterlerine kendimden bir parça katarım. Yani bir hikayemde ana karakterde beni baştan sona bulamazsınız. Herkeste bir huyum vardır, bir davranışım, bir alışkanlığım. O yüzden her hikaye karakterim birbirinden kopuk, bambaşka oluyor. Genellikle hepsinde bir asi yön oluyor ama geri kalan davranışlar, huylar farklılaşıyor. O yüzden hepsi benden bir parça taşıyor, yani onlar benim puzzle parçalarım gibiler. Birleştirince ortaya ben çıkıyorum.


Yazı yazmak dışında neler yaparsın?

Arkadaş çevrem geniş olsa bile başta da dediğim gibi pek dayanışma, iletişim içerisinde olamam. Daha doğrusu kendimi yansıtamam. Aslında çok duygusal biriyimdir ama dışarıdan bakıldığında asla yıkılmaz biri olarak görürler beni. Bende beni ben olarak tanıyan kişilere yönelirim ki sayısı sınırlı. O yüzden her hafta sonu sinemaya gidip, gezmek gibi bir adetim yoktur. Tenis ve voleybol oynuyorum. Daha doğrusu voleybol oynuyorum tenisi öğrenmeye çalışıyorum. Elazığ'da yeni olduğum için keşfettiğim çok yer de yok. O yüzden monoton bir hayatım var. Müzik dinlemeyi çok severim, kimsenin olmadığı yeşil bir alana gidip, kulaklığı takıp hayattan uzaklaşmak çok iyi gelir. Hayvanları çok severim, onlarla olabildiğince ilgilenmeye çalışırım. Onun dışında kışın her günüm sıcak çikolata içmekle geçer. Sıradan bir insanım, hikayelerde ki gibi hareketli olaylar maalesef yok.


Bize hikaye ve kitap önerecek olsan bunlar hangileri olurdu?

SDHD ailesinin bütün hikayeleri. Kitap ise elime ne geçerse okurum fakat Uçurtma Avcısı'nı bütün herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Gerçekten hayata dair, çok güzel bir kitap. Ayrıca ilk okuduğum roman olduğu için bende yeri ayrı.


Yazı yazmaya başlayacaklara önerilerin neler?

Bol bol kitap okumaları. Eğer bu işte başarılı olmak veya cümlelerine bir şeyler aşılamak istiyorlarsa yeni kelimeler öğrenmeli, cümle örneklerini tatmalılar. Onun dışında ağır yorumlar gelebilir, bu yorumlar sayesinde kendilerini geliştirmeliler ama pes etmemeliler.


Son olarak internet ortamında katledilen Türkçe'miz hakkında neler söylemek istersin?

Gerçekten çok kötü bir durum. İnsanlar popülarite düşüncesiyle birçok şeyi mahvediyor. Keşke yapabileceğimiz bir şey olsa ama maalesef uyarmaktan ve kızmaktan öteye geçemiyoruz. Zamanla umarım kendi yollarını bulurlar, ne diyebilirim ki. Ama çoğu zaman ciddi ciddi onları belediyenin toplaması gerektiğini düşünüyorum.

~Okuduysanız Vote Yapmadan Geçmeyin.~

OZNUR YILDIRIMWhere stories live. Discover now