16.Bölüm "Dünyanın En Güçlü Büyücüsü."

ابدأ من البداية
                                    

Kurabiyeler yanmış mıydı?

"Kuyabiyeley.." Mi-Ran inanamaz gözlerle tepside ki yanmış kurabiyelere bakıyordu.

"Neyseki iki tepsi yapmışsınız prensesim. Şimdi diğer kurabiyeler çabucak olacak."

Mi-ran başını salladı ama gözleri Kyungsoo'yu bulmuştu. "Köngsu.." dedi ve kollarını uzattı. "Sana sayılabiliy miyim?"

Kyungsoo Mi-Ran'ı kucağına aldı ve kızın ufak kollarla kendisine sarılmasına izin verdi. Küçük kızın sarılmasının ardından, ne zaman bedenini sardığını bilmediği acı yok olup gitmişti.

Jongin'i mutfakta bırakıp salona geçtiler.

"İyi misin?"

Küçük kız ellerini yanaklarına koyup sormuştu. Zorla gülümsedi Kyungsoo.

"İyiyim."

"Ben.." kız duraksadı ve mutfağa doğru bir bakış attı. "..ben göyüyoyum."

Kyungsoo sertçe yutkundu. Neyi görüyordu? Her şeyden öte Mi-Ran daha bu yaşında, neden bu kadar iyiydi?

"Neyi? Neyi görüyorsun?"

Küçük kız, küçük parmağıyla Kyungsoo'nun kalbini işaret etti. "Onu."

Kyungsoo derin nefes aldı. Mi-ran onun kalbini görüyordu. Mi-ran onun içini görüyordu. Mi-ran görüyordu!

Lanet olsun.

Mi-ran düşündüğünden çok daha güçlü bir büyücüydü.

"Nasıl.. görüyorsun."

"Canını acıtıyo."

Ama Jongin ile arası iyi. Jongin aşkına karşılık veriyor. Nasıl olabilirdi ki bu?

Ah..

Şu lanet..

Ortadan kalkmış olsada onu güçsüz kılıyordu..

Kyungsoo yüzüne bir tebessüm koydu. "Sen bana böyle sarılırken, canım hiç acımıyor."

Mi-ran gülümsedi ve başını Kyungsoo'nun göğsüne koydu. Bakıcı, kızın saçlarını okşarken kafasını geri attı. Ve kapıda dikilmiş, elleri göğsünde sert bakışlara sahip yeni sevgilisini gördü.

Ne zamandan beri ordaydı?

"Kurabiyeler hazır. Artık yiyelim mi?"

Mi-ran babasının sesini duyunca koşarak mutfağa gitmişti. Jongin ise yavaş ama temkinli adımlarla Kyungsoo'nun yanına geldi ve elini ona uzattı.

"Bana anlatmak istediğin bir şey var mi?"

Kyungsoo kendisine uzanan eli tutup ayağa kalktı. "Sanırım.."

*****

Chen ve Minseok, Mi-Ran'ı markete götürmek için evden çıkarmışlardı. Güneş batarken, Kyungsoo ve Jongin balkonda oturuyor, manzaraya bakıyorlardı. Kyungsoo yeni sevgilisine her şeyi anlatmıştı ve aralarında sessizlik hakimdi.

"Her şeyi anladım. Gerçekten." dedi Jongin kırık bir ses tonuyla. "Ama neden o an.. beni uyandırmadın? Bana seslenmedin?

"Seni endişelendirmemek için."

"Kyungsoo biz sadece güzel ve eğlenceli anlar yaşamak için sevgili değiliz." Jongin sevgilisinin yüzüne baktı. "En kötü anlarda bile birbirimize destek olmak için beraberiz. Engelleri ortadan kaldıramasakta, savaşmak için beraberiz."

Kyungsoo hiçbir şey demiyordu. Ne diyebilirdi ki zaten?

"Kendimi nasıl işe yaramaz ve yabancı gibi hissettim bilemezsin." Jongin derin nefes aldı. "Sanki senin için öylesine biriymişim gibi.."

Kyungsoo için kelimelerin yetersiz olduğu bir andı şuan. Özür dilemek hiçbir şeyi telafi etmeyecekti. Kendini anlatsa Jongin'in kırgınlıkları düzelmeyecekti.

Yavaşça ayağa kalktı ve Jongin'e sarıldı. Hemen karşılık alması hem mutlu hem kötü hissettirmişti ona.

"İnsan olmanın getirdiği duygulara alışık değilim diye konuşma yapsam saçma olacak biliyorum." Derin nefes aldı. "Ama Jongin, ben ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. O an.. o güzel geceden sonra.. seni endişelendirmek, korkutmak istediğim en son şeydi. Senin istemediğin yağmur tanelerinden bile korumak isterken, canını acıtanın ben olmasını istemedim.."

Jongin'in titrek bir nefes bıraktığını hissetti, yaslandığı göğüsten.

"Pekala.. hiçbir şey olmamış gibi davranabilirim.." balkondan neşeyle seken kızını gördü. "Ama itiraf etmek zorundayım ki.. Mi-Ran'ın kalbini görüp, sarılması sana iyi gelirken benim hiçbir işe yaramamam çok sinir bozucu.. maalesef sanırım.. onu çok kıskanıyorum."

Kyungsoo bu güzel duyguya güldü. Alışması çok kolay vazgeçmesi zor bir duygudu bu. Sonsuza kadar böyle kalabilir, böyle hissedebilirdi.

Gelen telefon ile istemeye istemeye sevgilisinden ayrıldı. Telefonu eline aldığında bir anlık nefesinin kesildiğini hissetti.

"Kristen arıyor."

"Sesi ortaya ver."

Kyungsoo telefonu açıp sesi ortaya verdi. "Merhaba Kyungsoo. Sanırım buldum."

"Ne buldun Kristen?"

"Anlattıklarından yola çıkarak araştırma yaptım ve Jongin'in annesini ve kimler için çalıştığını öğrendim."

Kyungsoo Jongin'e baktı. Gözlerinde belli belirsiz bir korku ve vardı.

"Ve?" dedi Kyungsoo, devamı için.

"Ve.. Elf.. adı Lee Felix.."

Kyungsoo araya girdi. "Elfler iyi değil miydi? İnsanları koruyan kötülüğe dayanamayan?"

"Her türün bir kötüsü var Kyungsoo.. ve bu elf Jongin'in annesinin manevi gözünü açmış. Yani tam anlamıyla değil, yalnızca insan olmayanları fark edebileceği kadar."

Kyungsoo Jongin'e baktı. Öylece boşluğa bakıyor ve dinliyordu.

"Peki ne yapabiliriz?"

"Elfi öldürecek bir yol var.. ama çok zor.. oldukça zor.."

Kyungsoo Jongin'in elini sıkıca tuttu ve sevgilisinden ufak bir tebessüm kazandı. "Biz varız."

Bakıcım Bir Vampir //KaiSooحيث تعيش القصص. اكتشف الآن