"Tuhaf bir yer." diye mırıldandım. Saab'ın sürücü koltuğunda küçük bir çocuk gibi zıplıyordum. Louis nihayet arabamı kullanmama izin vermişti.

Gözleri keyifle parlıyordu. "Bu seni bayağı heyecanlandırıyor, değil mi?"

Aptal gibi sırıtarak kafamı salladım. "Şu yeni araba kokusuna baksana. Bu İtaatkar Özel'den bile iyi... ııı şey, A3'ten."

Louis gülümsedi. "İtaatkar Özel mi? Kelimelerle çok ilginç bir oynama şekliniz var, Bay Styles." Yüzünde sahte bir hoşnutsuzluk ifadesi vardı ama eğlendiğini biliyordum.

"Pekâlâ, gidelim."

Ellerimi çırptım ve arabayı çalıştırdım. Vitesi takıp ayağımı frenden çektim ve Saab yavaşça öne kaydı. Tris de arkamızda Audi'yi çalıştırdı. Garaj bariyeri kalkınca, peşimizde Escala'nın garajından çıktı.

İlk dur işaretinde beklerken, "Radyoyu açabilir miyiz?" diye sordum.

Sert bir sesle, "Konsantre olmanı istiyorum." dedi.

"Louis, lütfen. Müzik açıkken araba kullanabiliyorum." Gözlerimi devirdim. Bana bir an surat assa da sonradan radyoya uzandı.

"CD'lerinin yanı sıra iPod'undaki şarkıları da çalabilirsin," dedi.

Police'in kulağa hoş gelen fazla yüksek melodisi aniden arabayı doldurmuştu, Louis de müziğin sesini kıstı.

Ethan nasıldı acaba? Bugün onu aramalıydım. İşte -muhtemelen- yapacak bir şeyim olmayacaktı.

Midem bulanmaya başlamıştı. Ofise gittiğimde neler olacaktı? Herkesin Jack'ten haberi var mıydı? Hala bir işim olacak mıydı? Tanrım bir işim olmazsa ne yapardım?
Trilyonerle evlen, Harry. İç sesimi hemen susturdum.

"Hey. Bay Ukala. Kendine gel." Bir.sonraki trafik ışığına yaklaşırken, Louis beni içinde bulunduğum ana çekti.

"Çok dalgınsın. Konsantre ol, Harold." diye azarladı. "Konsantre olmayınca kazalar olur."

"Sadece işi düşünüyordum."

"Bebeğim, her şey yolunda. Bana güven." Gülümsedi.

Böyle gülümserken ona inanmamak imkansızdı.

"Lütfen, müdahele etme, Louis. Kendim yapmak istiyorum." Yüzündeki gülümseme soldu. Tartışacağımızı anladığım anda yeniden konuştum: "Tartışmayalım, Louis. Harika bir sabah geçirdik ve gece de..." kelimeler beni yalnız bırakmıştı. "Dün gece cennetten çıkmaydı."

Hiçbir şey demedi. Ona baktığımda gözlerini kapatmış olduğunu gördüm.

"Evet, cennet gibiydi," dedi usulca. "Söylediğimde ciddiydim."

"Ne?"

"Gitmene izin vermek istemiyorum."

"Ben de gitmek istemiyorum."

Gözle görülür biçimde rahatladı ve "İyi," diye mırıldanmakla yetindi.

SBY'ye bir blok uzaklıktaki park alanına girdim.

Louis, "Seninle işe kadar yürüyeceğim. Tris beni oradan alır," dedi. Başımı sallayıp arabanın motorunu kapattım. Louis seri hareketlerle arabadan inip benim tarafıma geldi ve kapıyı açtı.

Kıkırdadım.

"Çok centilmence bir davranış, Bay Tomlinson."

"Her zamanki halim, Bay Styles."

Gözlerimi devirerek arabadan inip kapıyı kapattım ve anahtarındaki kilit düğmesine basarak kapıları kilitledim.

"Bu akşam saat yedide Dr. Flynn'i göreceğimizi unutma."

"Unutmam. Onun için bir soru listesi hazırlayacağım."

"Soru listesi mi? Benim hakkımda mı?"

Başımı evet der gibi salladım.

"Benimle ilgili soruları ben yanıtlayabilirim." Gücenmiş görünüyordu.

Gülümsedim. "Evet, ama benim istediğim profesyonel bir görüş."

Kaşlarını çatıp poposunu arabanın kaputuna koydu ve ellerini arkamda birleştirip beni kendine çekti.

"Bu iyi bir fikir mi?" Endişeli görünüyordu.

Şefkatle yanağını okşadım. Yüzünü dokunuşuma itti. "Sormamı istemezsen sormam, Louis." Derin bir nefes aldı. "Seni endişelendiren ne?"

O güzel mavilerini gözlerime sabitledi. Bana yaşam sebebiymişim gibi bakarken bu adama duyduğum sevgi karşısında bir kez daha bozguna uğradım.

"İlk tanıştığımızda senden hoşlanmaktan korkmuştum, sonra sana aşık olmaktan korktum ve şimdi seni kaybetmekten korkuyorum.*"

Tanrım. En güzel anlarda en romantik şeyleri söylemek zorunda mıydı? Gözlerim dolmuştu. Diğer elimi de diğer yanağına koydum ve onu kendime çekerek ona şefkat dolu bir öpücük verdim.

Ayrıldığımızda alnımı alnına yaslayarak, "Louis," dedim nefes nefese. "Bana en kötüsünü söyledin. Gitmeyeceğim. Sadece sana yettiğimi bilmek istiyorum."

"Ve benim sözüm sana yetmiyor, öyle mi?" dedi beni kendinden uzaklaştırırken huysuzca. Ah benim Elli'm.

"Bu sence de burada konuşmak için fazla ağır bir konu değil mi?" Gözlerini yumdu. Açtığında sakinleşmis gibiydi.

"Haklısın. Haydi gel, gidelim."

Uzattığı elini tuttum. Varlığından keyif alarak ve güzelliği karşısında ezilerek yanında SBY'ye doğru yürüdüm.

Your Love Is KingWhere stories live. Discover now