— Adınız ne? dedi Joseph, Bixiou Cumhuriyet'in II. yılına ait bir şemsiyeye dayanmış olan kadını süzdüğü sırada.

— Madam Gruget bendeniz. Biz zamanlar benim de gelirim vardı beyefendiciğim, dedi sinsice gülüşünden alındığı Bixiou'ya. Zavallı kızımın başına birini çok sevmek gibi bir olay gelmeseydi, şimdi olduğumdan farklı biri olacaktım. Kendini ateşe attı, bağışlayın bu sözümü, zavallı Ida'cığım. O zaman piyangoda hep dört numaralı bir kombinezona oynamakla budalalık yaptım; işte bu yüzden beyefendiciğim, yetmiş yedi yaşımda, günde on meteliğe bir hastaya bakıyorum, ayrıca yemek...

— Giyim yok ha! dedi Bixiou. Benim büyükannem o sıkıcı adamcağızını beslerken giyimi de karşılanıyordu!

— Ama o on metelikle bir de kira ödemek gerekiyor...

— Kendisine baktığınız kadının nesi var?

— Hiçbir şeyi yok mösyö, yani para olarak! Doktorların bile ödünü patlatan bir hastalığı var... Bana altmış günlük borcu bulunuyor, işte bu yüzden ona bakmaya devam ediyorum. Kont olan kocası, ki kendisi de kontes, kuşkusuz kadın ölünce bana paramı ödeyecek; bu yüzden bütün paramı ona borç olarak verdim, ama şimdi hiçbir şeyim kalmadı. Bütün eşyalarımı da Emniyet Sandığı'na koydum!.. Kadın bana bakım ücretim otuz frank dışında, kırk yedi frank on iki metelik borçlu, kendisini kömürle zehirleyip öldürmek istediği için ona, "Bak bu iyi bir şey değil" dedim. Kapıcı kadına da benim olmadığım zamanlarda ona dikkat etmesini söyledim, çünkü kendisini pencereden atabilir.

— Peki nesi var? diye sordu Joseph.

— Ah mösyö, rahibelerin doktoru geldi, ama hastalığın gereği, dedi Madam Gruget aşırı utangaç bir tavır takınarak, onu düşkünler yurduna götürmek gerektiğini söyledi... Durumu ölümcül...

— Gidiyoruz, dedi Bixiou.

— Alın, dedi Joseph, işte on frank.

Ressam, elini kurukafa şeklindeki o meşhur kumbarasına daldırıp içinden bütün parasını aldıktan sonra Mazarine Sokağı'na gitti ve bir faytona binerek Bianchon'un evinin yolunu tuttu; bereket versin, Bianchon'u evinde buldu; bu sırada Bixiou da, dostları Desroches'u evinden almak için Bussy Sokağı'na koşuyordu. Dört dost bir saat sonra Houssay Sokağı'nda buluştu.

— Philippe denen bu atlı Mephistopheles, dedi Bixiou merdiveni çıkarken üç dostuna, karısından kurtulmak için iyi dümen buldu. Biliyorsunuz ki Philippe'ten ayda bin frank almaktan pek hoşnut olan dostumuz Lousteau, Madam Bridau'yu Val-Noble Sokağı'nın Florine'inin, Mariette'inin, Tullia'sının arkadaş topluluğu içinde alıkoydu. Philippe Suyu Bulandıran Kız'ının süslenmeye ve pahalı zevklere alıştığını görünce artık para vermez oldu ve onu para bulması için serbest bıraktı, ama anlarsınız ya, nasıl? Philippe on sekiz ayın sonunda böylece karısını üç aydan üç aya, her defasında biraz daha aşağıya düşürdü, sonunda gösterişli bir genç astsubay sayesinde onu içkiye alıştırdı. Kendisi yükseldikçe, karısı alçalıyordu ve kontes şimdi çamura batmış durumda. Kırlarda doğmuş bu kız kolay kolay ölmez. Philippe'in ondan kurtulmak için nasıl davrandığını bilmiyorum. Bu küçük dramı incelemeye meraklıyım, çünkü arkadaşımdan öcümü almak istiyorum. Ne yazık, dostlarım! dedi Bixiou, şaka mı yaptığı, yoksa ciddi mi konuştuğu konusunda üç arkadaşını kuşkuya düşüren bir tonla, bir insandan kurtulmak için o insanı kötü bir alışkanlığa teslim etmek yeterlidir. Kadın baloyu çok seviyordu, onu öldüren de bu oldu!.. demiş Hugo.[86] Büyükannem piyangoyu severdi, Philippe de onu piyango aracılığıyla öldürdü! Rouget baba eğlenmeyi seviyordu, onu da Lolotte öldürdü! Madam Bridau, zavallı kadın, Philippe'i seviyordu, o da Philippe yüzünden öldü!.. Kötü alışkanlık! Kötü alışkanlık! Dostlarım!.. Kötü alışkanlığın ne olduğunu biliyor musunuz? Ölüm'ün pezevengi!

Suyu Bulandıran KızWhere stories live. Discover now