10.bölüm: kolye

Start from the beginning
                                    

Hemen arabaya binip konağa götürmeye çalışırken, ben de aralarından arabaya binerek gitmeyi bekledim. Araba çalışmaya başladığında konağa baktım. Gerçekten burda mı yaşayacaktım? Kalan son günleri mi burda mı yaşayacaktım? Burda bir cehennemi yaşayacaktım resmen. Ne kadar anlaşma evliliği de olsa iki yabancının karı koca olacağı bir ev olacaktı ve belki de bir daha buraya hiç adımını atmayacak bir kadın olacaktım.

Araba dönüş yaparken son kez konağa baktım ama o da neydi? Savaş... Savaş Efeoğlu bana mı bakıyordu.

Hass... cidden bakıyor. Bu nasıl u dönüşü. Demin kuzenime tehditler savuruyordun şimdi niye bana bakıyorsun oğlum! Erkek değil misiniz hepiniz aynısınız iki dakika ciddi kalamıyorsunuz.

O hiç çekinmeden bana bakmaya devam ederken ben ise bir an önüme döndüm. Tam o sırada Araba konağa arkasında bırakarak ilerlemeye devam ediyordu. Gözüm arabanın yan aynasına kayarken Savaş'ın sırıttığını gördüm. Utanmadan hoşlanmış gibiydi ve benim olduğum arabaya bakmaya devam ediyordu. Ben ise hayretle onu izliyordum.

Boşuna dengesiz demiyorum ben bu adama. Adam demin öfke saçarken şimdi de bana bakıp utanmam ile sırıtıyor. Allah'ım korktum kabul. Ne olur merhamet et bana.

Valla bu adamın elinde kalacağım diye korkuyorum.

********

Günü sakin bitirmeyi başarsak da Ahmet bu fiskelerden bir türlü kurtulamamıştı.

Dedem Ahmet'e öfkeyle bakarken, Ahmet ise yüzü eğik halde kuzu kuzu duruyordu. " lan sen sonradan mı bu kadar gerizakalı oldun yoksa ben mi göremedim anlamadım gitti!"

" Dede ben çok aşığım. Hem de sırılsıklam."

İyi halt ettin. Anladık aşık oldun ama beni niye araya kaynak yaptın lan!

Tabii ben içimden kızıyordum sonrası için de sıra gelecekti elbet.

Ahmet hâla başı eğik dururken dedem ise son kez tokat atmak için elini kaldırdı. Fakat son anda durarak bundan vazgeçti. Kolunu öfkeyle indirip söverek çekip gitti.

Savaş ve dedemden sonra sıra bendeydi. Benden dayak yemese hatırı kalır.

Ahmet gelmem ile utançla yüzünü kaldırdığında kendini savunmaya çalıştı. " Çilem ben çok üz..." tabii lafını bitirmesine fırsat vermeden son tokatı yapıştırmıştım.

" Müstahaktır sana! Az bile!" Yengemin sözü ile babam ve amcam da hak vererek benim gibi azarlarken konuşmaya devam etti.

" Çilem, valla bak. Sana zarar gelmesini istemedim."

" Sus! Elinden geldiğince gözüme gözükme. Uzun bir süre!" Biraz dâha yaklaşarak kimsenin duymayacaği şekilde devam ettim. " babamların olmadığı bir zamanı kolluyorum merak etme. Seni elimden kimse alamayacak sevgili kuzenim."

Bunları söyledikten sonra burnumda soluyarak odama gittim.

Odama girer girmez de direk yatağa attım kendimi. İçime sıkıntı girmişti. Ben ne ara bu raddeye geldim.

Yatak kâr etmeyince bu sefer tekli koltuğa geçerek uzandım ve uzun uzun düşünmeye başladım. Rüyamıydı bu yoksa gerçek miydi diye. Gerçekten burdan sonsuza kadar gidiyor muydum?

İçimi bir korku kapladı birden. Her şey değişecekti ve ben bunu yeni yeni idrak etmeye başlamıştım. gerçekten evlenecektin ve evli bir kadın olacaktım! Geçici bir süre ama o imzayı her halükarda atacaktım. O imamın önünde bu evliliği kabul edecektim.

Savaş Ağa Where stories live. Discover now