BÖLÜM 11: "DOĞRULUK MU CESARET Mİ?"

Mulai dari awal
                                    

"Sen de mutfakta tezgâhın üzerinde duran mısırları al yanımıza gel" dedi. Mutfağa girdiğimde darmadağın olduğunu gördüm. Şaşkınlıkla etrafa baktım. Nasıl bu kadar dağılmış olabilirdi? Mısırlar, tezgâhta kaybolmak üzereydi ama onları kurtardım. Salona geçtiğimde geldiğimi fark etmediler bile çünkü maç izliyorlardı. Çoğu erkeğin aşkı maçlardır ve ben maçlardan anlamam. Bir an da hepsi "gooool" diye bağırınca elimdeki mısırları yere düşürdüm. İşte, o an kısa bir beş saniyelik sessizlik, hepsinin bana dönüp bakması, yerdeki mısırlar... Neyse ki artık geldiğimi fark etmişlerdi. Ben de gülümsedim. Onlar gülümsemiyordu...

Özgür, "maç izlerken her zaman mısır yerdik." Dedi. Üzgün gözlerle yere bakıyordu.

"Abartmayın isterseniz, yine yaparım ne olacak." Dedim. Kendimi kötü hissediyordum.

Oğuz, "bu gece seni öldürmemiz gerekiyor" dedi.

Ciddi olup olmadığını anlamak için şok olmuş şekilde yüzüne bakıyordum.

Diğerleri hep bir ağızdan "haklı" diye bağırdı.

Bunlar bir mısır için mi bu hale gelmişti ve beni gerçekten öldürürler miydi?

Yarım saniye sonra hepsi aynı anda gülmeye başladı. Derin bir nefes aldım, nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim.

Deniz, Can'a "abi, gördün mü Mine'nin yüzünün halini?" diye sordu. Can gülerek "çok komikti" dedi.

"Öf, susun be" diye bağırdım. Ayrıca "komik değildi" dedim.

Tufan, "buradan bakılınca komikti" dedi.

Atlamasa şaşardım.

"Sizi güldürebildiğime sevindim öyleyse"

Eğilip, mısırları toplamaya başladım, gıcık arkadaşlarım da yardım ettiler."

Arkadaşlarım mı? Kendi kendime güldüm. Artık onları arkadaşlarım gibi görüyordum. Ve bu beni mutlu etmişti.

"Tekrar mısır yapacak mıyız?" Diye sordum.

Can, imalı imalı "yemiş kadar olduk dedi.

Can'a sadece kısa bir bakış attım. İçimden geçen ise "zıkkımın kökünü ye" demekti. Bu kısa fiyaskodan sonra hep beraber oturmuştuk. Neyse ki maç bitmişti. Yoksa "mısır olayına" devam ederlerdi.

"Deniz, "ee şimdi ne yapalım?" diye sordu.

Oğuz, "doğruluk mu cesaret mi oynayalım" dedi.

Yüzümü buruşturarak "hayır" dedim. Hiç hoşlanmazdım.

Can, "öyleyse oynuyoruz." Dedi. Tekrar güldüler.

"Öyleyse ben yokum" dedim.

Tufan, "başka zaman olsa reddedebilirdin" dedi "ama bugün mısırlarımızı döktün ve mısır bizim için kutsaldır. Bu yüzden cezalısın."

Gözlerimi devirdim. "Ne mısırmış arkadaş, iyi oynayalım" dedim.

Görürsünüz siz.

Ortadaki masayı kenara çekerek çember şeklinde oturduk. Özgür, ortaya şişeyi koydu. Deniz bana dönerek "unutmadan" dedi. "Bir kuralımız var"

"Ne kuralı?" diye sordum.

"Hiçbir soruya pas diyemezsin, cevap vermeme hakkın yok."

Şimdiden sıkılmıştım... "sorun yok, başlayalım" dedim.

GİRİFTTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang