Dirseklerini masanın üzerine yaslayıp masada bana doğru eğildi ve mavi gözleriyle yüzümü izlemeye başladı.

Gözlerimi devirirken "Hiç yardımcı olmuyorsun." dedim ve gözlerimle etrafta Evan'ı aradım. O salak kesinlikle kafamı dağıtacak kadar saçmalardı.

"Çok güzelsin."

Duyduğum şeyle bakışlarım görünmez bir noktada takılı kalırken birkaç saniye nefes alamadım. Ardından kendime geldiğimde gözlerimi kırpıştırdım ve hala ilgiyle beni izleyen Lucius'a döndüm.

"Ne?"

"Duydun işte." deyip önemsiz bir şeymiş gibi omuz silkti "Tatil sana yaramış."

Kalbim birden bire saçma bir hızla atmaya başladığında yutkunup bakışlarımı kaçırdım.

"Zaten güzeldin gerçi." diye utanmazca devam ettiğinde kaşlarımı çatıp ona baktım "Güzel olduğumu biliyorum zaten, Malfoy. Söylemene ihtiyacım yok."

Alayla dudağının bir kenarı yukarı kalktı ve tek kaşını da havaya kaldırdı "O halde niye utandın?"

Elimi göğsümün üzerine koyup inanamazmış gibi ona baktım ve "Ben mi utandım?" diye sordum. Sesimi ayarlayamadığım için cırlar gibi çıkmıştı istemsizce.

Güzel dişlerini göstere göstere sırıtıp kaşlarını bir şey ima eder gibi havaya kaldırdı.

Göz kapaklarım titreyerek kapandığında başımı başka bir tarafa çevirdim. Gerçekten utanmamıştım sadece iltifatı saçma bir şekilde hoşuma gitmişti o kadar.

Sanki bu söylediğin daha mı iyi?

İç sesim yüzünden gözlerimi araladım ve dişlerimi birbirine bastırdım. Doğru, sanki bu daha mı iyi!

"Her neyse, kafanı dağıttık en azından." diye mırıldandığını duyunca hızla ona döndüm.

"Kafamı mı dağıttın?"

"Bunu sen istemedin mi?" diye masumca sorduğunda istemsizce kaşlarım çatıldı. Evet ben ondan kafamı dağıtmasını istemiştim, o da bunu başarıyla yapmıştı.

Yani o iltifatı dikkatimi dağıtmak için mi yaptı?

Bakışlarım hızla yeniden onu bulduğunda sanki ne düşündüğümü anlamış gibi alayla sırıttı ve birkaç adım atıp önüme dikildi.

Başını biraz eğip yüzünü yüzüme yaklaştırdığında istemsizce geriye doğru çekildim ama başım yavaşça duvara dokunduğunda yutkunmadan edemedim.

Başımı çevirmeden gözlerimle yan tarafımda kaçabileceğim bir yer var mı diye baktığım sırada elini hemen yanıma duvara yasladığında kalbim göğsümden fırlayacak gibi bir hızla atmaya başladı.

Bu kadar insan içinde ne yapıyor bu çocuk!

"Ne yaptığını sanıyorsun." diye bağırmak istemiştim ama sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı. Sinirden kendi saçlarımı yolacağım birazdan.

Bu çocuğa karşı kalbim bu kadar duyarlı olmak zorunda mı?

"Kafanı dağıtmana yardım etmeye devam ediyorum." diye o da benim gibi fısıldadığında nefesini yüzümde hissetmek kalbim için hiçte iyi olmadı.

"Ailemle aramı yeni düzelttim, saçma sapan yakınlaşmalarınla beni insanların diline düşürme." dedim ve ellerimi göğsüne yaslayıp onu geri ittirmeye çalıştım.

Çalıştım çünkü ellerimde hiç güç yokmuş gibiydi. Normalde gayet kuvvetli bir kız olduğumu düşünürdüm halbuki.

"Köşede karanlık bir yerdeyiz, insanlar düello eden insanları izliyor. Kimsenin bize baktığı yok." deyip bakışlarını dudaklarıma doğru indirdiğinde birkaç saniyeliğine yine nefesim kesildi.

Blonde BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin