Hafifçe burun kıvırdı Janie.  "O kim ki kıskanayım?" dedi arkasına dönüp yürümeye devam ederek. Bir yandan yürürken, arkasında ona bağıran Gryffindor'lu kızın sesini işitmişti.

"Ben Euphemia! Memnun oldum!"

Janie arkasına döndüğünde hala yürümeye devam ediyordu. Euphemia'ya el sallayarak gülümsedi "Janie!" dedi kızın duyabileceği bir sesle. Tam arkasına döneceği sırada, çoktan sırtı biriyle çarpışmıştı.

"Önüne bak."

Janie için tanıdık bir sesti bu. Tom Riddle'ın sesiydi. Arkasına döndüğünde, Tom karşısındaki kızı inceledi. Beyaz tenine eşlik eden kahverengi gözleriyle birlikte; kravatı çözülmüş, kül rengine bürünmüş sırtına kadar gelen dalgalı saçları dağılmıştı.

"Kravatını bağlamayı bile bilmiyorsun."

Genç kızın sarının arasına karışmış siyah renkli kravatını tutup bağladıktan sonra yürümeye devam etti. Janie garipçe kravatına bakarken, Tom duraksamıştı. Yüzünü ekşiterek 'Neden bunu yaptım ki?' sorusunu sormuştu kendi kendine. Tekrar yüzünü ekşitip yürümeye devam ettiğinde, Janie'de aynı şekilde yoluna devam etti.

*

Hufflepuff ortak salonuna giren Janie, insanların endişeli yüzünü gördüğünde meraklanmadan edemedi.

"Neden herkes gazetede köpek balığı varmış gibi bakıyor?"

"Neden gazetede köpek balığı olsun?"

"Doğru." dedi Janie düşüncelerine dalarak. "Köpek balıkları karaya çıkınca bacakları çıkmıyor. İyi ki çıkmıyor..."

Herkesin ona garipçe baktığını fark ettiğinde hafifçe gülümsedi. "Şaka." dedi koltuğa oturarak. Yanındaki Hufflepuff'lı kızın elindeki gazeteyi aldı ve neye baktıklarını çözmeye çalıştı. "Neye bakıyorsunuz?"

"Azkabandan kaçmış."

"Azkaban ne?"

Yüzünü buruşturdu genç kız. Yüzünü buruşturmuş olsa da yine de cevapladı. "Suçluların atıldığı yer işte." dedi kısa bir açıklamada bulunarak.

"Kim ki bu suçlu?"

"Hiç mi duymadın?" dedi kız kaşlarını yukarı kaldırarak. Sesini alçalttı ve tekrar konuştu. "Grindelwald işte, kim olacak?""

Hemen sonra gergin ortamı dağıtarak suratına eski neşesini getirdi ve elini uzattı. "Sen yeni kız olmalısın. Roxanne Bell. Kısacası Rox diyebilirsin."

"Memnun oldum, Rox." dedi Janie kendisine uzatılan ele karşılık vererek. Ve ortak salonda Hogwarts'ta ilk edindiği arkadaşlarıyla birlikte saatler geçirmişti. Herkes nezaket olarak Janie'in tuhaflığını sorgulamıyor, sorduğu sorulara yargılamadan cevap veriyordu. Böylelikle deniz kızı bir kez daha sevebilmişti binasını.

*

"Ne düşünüyorsun Riddle? Son zamanlarda dalgın gibisin." Cevabının karşılığını alamayan Druella Rosier, elini Tom'un üzerine koyarak dikkatini çekmeyi başarmıştı. "İyi misin?"

Tom, tiksindiğini belirten bir bakışla elini kendine doğru çekti. "Benim için endişelenmen midemi bulandırıyor, Rosier."

Druella gözlerini devirerek arkasına yaslandı. "Kıskanmıyor musun?" dedi soğuk bir ses ile. "Grindelwald'ı."

Hayır, aksine bir tık hayranlık duymuyor değildi Grindelwald'a. Fakat bunu söyleyecek samimiyeti Druella da bulamadığı için susmayı tercih etti Tom. Druella sorduğu soruların cevabını alamayacağını nihayet kavradığında ihtiyaç odasından çıkmayı da akıl edebilmişti. Yalnız kalmasından yararlanan Tom ise cebindeki yeşil bileziği çıkardı ve üzerindeki 'Pendragon' yazısını incelemeye koyuldu.

"Rüyamda bunu takıyordum." dedi kendi kendine konuşarak. Bir yandan dalgın bir şekilde gözü bilezikteydi. Kendisini sürekli eski bir zamanda görüyordu, ve ne zaman bunu görecek olsa rüyasının içinde Janie de oluyordu. Neden böyle bir şey gördüğünü düşünüyor olsa da, aklına gelen en ufak bir fikir yoktu.

[10. yüzyıl, 900-999 yıllar arası...]

Deniz kızı Valencia, vali ile birlikte bindiği attan inerek karşısındaki eve doğru ilerlemeye başladı. Aniden duyduğu seslerle birlikte duraksayarak arkasına döndü. Okyanustaki arkadaşları ona geri dönmesini söylüyordu. 10 km uzaklıktan bile duyulabilirdi düşünceleri. Fakat bunu umursamayarak valinin elini tuttu ve devam etti yoluna.

İçeri girdiklerinde yerdeki mindere doğru oturdular. Fakat deniz kızının gözüne bir vazo takılmıştı, üzerinde resim olan bir vazoydu bu. Deniz kızının bakışlarınıf ark eden vali konuşmak için araladı dudaklarını.

"Rüya görüyorum. O rüyalarda da farklı bir dünyada yaşıyorum sanki. Ve... rüyada sen de varsın." dedi kafasını tekrar vazoya çevirerek. "Rüyada gördüğüm halimizin resmini yaptım. Bu bir rüya mı, halüsinasyon mu yoksa başka bir dünyanın geleceği mi bilmiyorum. Ama şu kesin. Şu an da olanlar o zaman da olacak. Böylece tuhaf bir şekilde, bu kader tekrarlanacak."

Her ikisi de gözlerini tekrar vazoya çevirdi. Vazonun üzerinde bir deniz kızı ile bir oğlan öpüşür haldeydi. Kıyafetleri ise, onların gününe oldukça uzak bir tarzdı.

Reenkarnasyon (Tom Riddle) Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz