"Son veda"

-----------------

Omzumdaki Ron havalandı ve daha geçen gün yaptığımız mezarın başına gitti. Mesajı alır almaz ormana gelmiştik. Sanırım kargalar arkadaşlarına son bir kez, sakin bir kafayla veda etmek istiyorlar. 

Ron toprağın üstüne koyduğum taşa kafasını dayadı. Bende o sırada o gün olduğu gibi sırtımı ağaca yasladım ve yere oturdum. Yavaş yavaş toplanmaya başlayan kargalar, sessizce bakıyorlardı mezara. Her birinin içinden dediklerini tahmin etmek zor değildi...

Ağrıyan başım ile kafamı sırtımı dayadığım ağaca yasladım ve gözlerimi kapattım. Aklıma o karganın görüntüsü geldiği her an başıma giren ağrı artıyordu. Bir süre sonra kucağımda oluşan ağırlık ile gözlerimi açtım. Ron kucağıma yatmıştı ama bakışlarını mezardan alamıyordu. 

Dolan gözlerimi saklama ihtiyacı ile bakışlarımı sağ tarafa çevirdim. Bir süre ormanı inceledim ama çalıların arasında gördüğüm sırt çantası, kaşlarımı çatmama neden oldu. Kim neden durup dururken bu ormana gelir ki? Üstelik ormanın derinliklerinde sayılırız. Belki de şu yeni gruptan birileri buradaydı. 

İstemsizce kaşlarımı çattım ve çantayı inceledim. Sanırım bu çantayı Colin'de görmüştüm. Şu gözleri açık kahve olan çocuktu.  Acaba şu yeni grup mezara zarar mı verdi? Huzursuzca bakışlarımı mezara çevirdim. Hızlıca bir göz attım mezara. Bizim bıraktığımız gibi duruyordu.

"Nova?"

Duyduğum ses ile bakışlarım hızla sola döndü. Benimle aynı anda diğer kargalarda dönmüştü ve bu Jess'in bir adım gerilemesine sebep olmuştu. Ama çoktan çevresini çevrelemiş olan kargalar, kaçma olasılığını sıfıra indiriyordu. 

"Jesica?"

Sorarcasına söylediğm şey ile ufak bir gülümseme sundu. Tedirgin bakışlarını kargalarda gezdirdi

"Seni görünce selam vermek istedim. Bir şey mi oldu?"

Bunu sorduktan hemen sonra vücudumu incelemişti. Sanırım yaralandığımı ve bu yüzden oturduğumu sanıyordu. Bakışımı iki yana salladım ve mezarı işaret ettim

"Sadece veda ediyorduk"

Bakışlarım mezara dalıp giderken Jess'in sesi doldu kulaklarıma.

"Kimin mezarı bu?"

Elimin altındaki Ron'un yumuşak tüylerini okşadım.

"Şu ölen kızları biliyor musun? Onların öldürdüğü bir karga"

Sözlerimin bitmesi ile bazı kargalar başlarını öne eğmişti. Bunun için kendilerini suçluyor olmalıydılar. Derin bir nefes bıraktım.

"Beni sinirlendirmek için onu acı içinde öldürüp, önüme attılar"

Söylediklerim ile Jess'in anlık titrediğini hissetsem de, ona bakmadım. Ama hüzün dolu sesi kulağıma ilişmeyi başardı

"Anlıyorum"

O kadar içten söylemişti ki, istemsizce ona döndüm. Sanki benzer bir olay yaşamış gibiydi. Tek kaşımı havaya kaldırdım ve baktım ona. Bakışlarımdaki merakı sezmiş olmalı ki, acı bir şekilde gülümsedi.

"Ben ilk okuldayken, bazı çocuklar yavru köpeğimi gözlerim önümde öldürmüştü"

Söylediği ile bakışlarımı kaçırdım hızla. Hayal etmek dahi kalbime bıçak darbeleri atarken, o sahneye katlanmak zorunda olduğunu düşünmek gerçekten zor. Başımı aşağı yukarı salladım ve yanıma sol elimle iki kere vurdum.

"Gelsene. Ayakta kalma"

Söylediğim ile kargalar ona yolu açtı ve yanıma gelmesine izin verdiler. Ama Ron'un bakışları Jess'in üstündeydi.

"Bana hep kötü bakmasa olmaz mı?"

Jess'in sorusu ile bakışlarımı Ron'dan çekemden cevapladım

"Sadece diğerleri gibi olduğunu düşünüyor. O yüzde yanıma yaklaşmanı istemiyor"

Söylediklerimden sonra oluşan sessizliği bir kurt uluması böldü. İstemsizce çattım kaşlarımı. Bu bölgede  çok fazla kurt olmazdı. Olanlarda yalnız kurtlar oldukları için uluma ihtiyacı duymazlardı. Yanımda ayaklanan Jess'e kaydı bakışlarım.

"Ben artık gideyim. Geç oldu"

Tabiki de söylediği bahaneye inanmamıştım. Saat en fazla 16 yada 17 falan olmalıydı. Gözlerimi kıstım ve baktım ona. Ama o acelesi varmışçasına, hızlıca üstündeki toprağı eliyle attı

"Bir şey mi oldu?"

Soru sorsam da, bana cevap vermeden koşar adım uzaklaştı. Peşinden giden 2 karga bana 'sorun yok' bakışları atmayı ihmal etmedi. Büyük ihtimalle onu takip edecek ve bana neler olduğunu söyleyeceklerdi.  

Bazen kargalar başımı her türlü beladan kurtaran, kahramanlarım oluyorlar. Bazense yalnızlığıma ortak olan can yoldaşlarım... 

Bundan 2 yıl önce bütün kasabalılar ile konuşmuş ve kargaları öldürmemeleri yada yaralamamaları konusunda anlaşmıştım. O yüzden bir çoğu ancak yaşlılıktan veya hastalıktan ölüyor. Onlar benim her anıma şahit olurken, son yolculuklarında onlara eşlik etmek beni çok gururlandırıyor. 

Ama bu sefer içimdeki burukluğu atmanın bir yolunu bulamıyorum. Sırf beni kızdırmak uğuruna yaptıkları düşüncesi beynimi işgal edip duruyor ve bu beni çok rahatsız ediyor... Suçluluk duygusu o kadar ağır basıyor ki, bazen nefes dahi alamıyorum....

Bana veya diğer canlılara bunları yaşatmayı nasıl kendilerinde hak görüyorlar ki? Nasıl yapabiliyorlar? Sanırım asla anlayamayacağım ve anlamak istemeyeceğim bir konu...

Bana veya diğer canlılara bunları yaşatmayı nasıl kendilerinde hak görüyorlar ki? Nasıl yapabiliyorlar? Sanırım asla anlayamayacağım ve anlamak istemeyeceğim bir konu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Eğer hatam olduysa uyarırsanız sevinirim. Sonraki bölümde veya bir sonraki kitabımda görüşmek üzere.

Islık -Ara Verildi-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin