Kaşlarımı daha da çatılmıştı.

Gözlerimi araladığımda başımın Hyunjin'in göğsünde olduğunu farketmiştim.

Min Hee ise dağılmış saçlar, elinde tuttuğu sarı peluş bebeği ve pembe renkli ayıcıklı pijamasıyla yatağın önünde duruyordu.

Annemin ısrarları üzerine annemlerin evinde kalmıştık ve bu yüzden benim odamda yatıyorduk. Ayrıca teyzemlerde buradaydı.

Başımı kaldırıp şaşkınca Min Hee'ye baktım.

"Ah, özüy diyeyim oppa."

Beni uyandırmasına karşılık konuştuğunda gülümsedim ve önemli değil dercesine elimi salladım.

Min Hee olduğu için Hyunjin'den biraz uzaklaşmıştım yattığım yerde.

"Bu saatte neden yatağında değilsin prenses?"

Hyunjin ilgili bir şekilde konuştuğunda Min Hee dudağını büzdü ve alnına düşen saçlarını bıkmışlıkla geri itti.

"Çok sıcayk. Uyuyamıyorum."

Min Hee çocukça bir sinirle konuştuğunda gülümsedim.

"Jinnie oppa soğuk oluyor. Yanınıza yatabilir miyim?"

Masum sorusuna karşılık güldüm.

Hyunjin de gülümsedi ve doğrulup Min Hee'nin belinden tuttu ve onu geniş yatakta aramıza yatırdı.

Min Hee bir kolunu bana diğer kolunu da Hyunjin'in koluna geçirdi ve serinliği hissetmek istercesine biraz daha yaklaştı Hyunjin'e.

Anlaşılan bugün Hyunjin'e sarılarak uyuyamayacaktım.

"'Lixie oppa heyp senile uyuduğu içiyn çoyk şanslı. Hiç terlemiyoy."

Hyunjin gülümseyen suratıyla Min Hee'ye döndü.

'"Ben daha şanslıyım.Yongbokie beni ısıtıyor."

Hyunjin'in gülerek söyledikleriyle bende gülmüştüm.

Ardından Min Hee bana döndü.

"Biliyoy musuyn, jinnie oppa uyumayıp tüym gece seni izliyoy."

"'Hey, bunu hani söylemeyecektik?"

Hyunjin huysuzca konuştuğunda gülmemi bastırdım ve sahte bir kızgınlıkla Hyunjin'e döndüm.

"Demek uyumayıp beni izliyorsun ha?"

Hyunjin sırıttığında bende gülümsedim.

Ardından Min Hee ve Hyunjin'in yanağına öpücük bıraktım.

Çok geçmeden Min Hee Hyunjin'e ve bana sarılı bir şekilde uyuyakalmıştı.

🍷🍷🍷🍷🍷

Heyecandan dolayı terlemiş olan elimi siyah dar pantolonuma sürttüm.

Hyunjin'in dediği ormana geldiğimde ağaçlardan ağaçlara olacak şekilde asılmış olan ledleri görmüştüm.

Bana yolu gösterir gibi yanıyordu ve saat gece yarısı olduğu için ormanınlış olmasını sağlıyordu.

Ledli ağaçları takip etmeye başladım.

Çok geçmeden ileride yine ledlerden ve mumlardan oluşan çemberin ortasında durup bana bakan bedeni görmüştüm.

Yüzünden bariz bir şekilde okunan heyecanı ve mutluluğuyla bana gülümsediğinde adımlarımı durdurmuştum.

Görüntüsüyle elim ayağım kilitlenmişti sanki.

Üzerinde her zamanki giydiği yırtık siyah kotu ve kotunun içine giydiği siyah tişörtü vardı. Tişörtün üzerinede kırmızı işlemeleri olan saten bir
gömlek giymişti.

Uzun saçları dağınıktı ama bu dağınıklık başımı döndürüyordu.

"'Beni süzmeye devam edersen tam burada soyunurum."

zihnimde oluşan cümleyle güldüm.

Ardından ona doğru ilerledim ve tam karşısında durdum.

Iç geçirdi ve öylece baktı bana.

"Burayı hatırlıyorsun değil mi?"

Sorduğu soruyla evet anlamında başımı salladım.

"Burası 5 yıl önce en büyük sırımı, beni ben yapan şeyi söylemiştim. Gerçek beni...... Aslında benden uzaklaşacağını düşünmüştüm ve bu
yüzden çok tedirgindim. Çünkü hiç bir şeyden korkmayan ben, seni kaybetmekten ölümüne korkuyorum....... O günde dolunay vardı ve o
günde tedirgindim. Aynı şimdi olduğu gibi..."

Gözlerim istemsizce dolmaya başlıyordu.

'"Ancak o günkü tedirginliğim 'acaba Felix benden nefret eder mi?' iken, şimdiki tedirginliğim 'acaba Felix benimle evlenir mi?' oldu."

Şaşkınlıkla ağzım 'o' şeklini alırken Hyunjin kaşlarını çattı ve gözlerini kapatıp başını arkaya doğru çevirip mırıldandı.

"Siktir, bunu şimdi söylemeyecektim...."

Kısık sesle söylediğinde kıkırdadığımda mahçup bakışlarla bana döndü ve gergince gülümsedi.

Bende gülümseyerek boynuna sarıldım.

"Ö-önemli değil sevgilim."

Ağladığımdan dolay titrek çıkmıştı sesim.

"Hayır, ömrümde bir kez yapacağım bu konuşmayı. Yapmak istiyorum..."

Gülümseyerek başımı salladım ve geri çekilip yüzüne baktım.

Derin bir nefes alıp devam etti.

"Seninleyken çok mutluyum. Eğer sende mutluysan, benimle evlenebilir misin Lee Yongbok Felix?"

Çok masumca ve deneyimsizce çıkan sorusuna karşı gözyaşlarımın arasından gülümsedim.

Hızla boynuna atlayıp kalçamdan ve belimden tutarak beni kaldırmasına izin verdim.

Konuşmaya gerek duymadan direk yapışmıştım dudaklarına.

Daha fazla söze gerek var mıydı ki?

Final 🥺🥺
Arkadaşlar elimin alçısı açılalı bir hafta oldu o yüzden bölüm bayağı bir geç geldi.
Sizi öbür yazdığım hikayelerde de bekliyorum, Pink love dan başlaya bilirsiniz .
Sizleri çok seviyorum bu hikayeyi okuyup yorum + Oy verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Dear vampire 🍷 / HyunlixМесто, где живут истории. Откройте их для себя