Ne dediğinin farkında mıydı bu çocuk.
"Onu yapmıycam"
Diyerek hızlı adımlarla onlardan uzaklaşmaya başladım. Arkamdan birinin Elisa diye bağırdığını duydum. Arkamı döndüğümde Luke'yi gördüm. Üzgün olduğunu nasıl böyle birşey yaptığını hala anlamadığını söyledi. Bende gerçekten üzüldüğünü düşünüp onu affettim.
Beni yeniden oyuna çağırdı ve bir daha öyle birşey teklif etmeyeceğini söyledi.
Oyuna geri döndüğümüzde Jon şişeyi yeniden çevirdi. Şişe Taylor ve Robert'e gelmişti.
R: iki erkek olduğumuza göre cinsellik teklif edemeyeceğim. Doğruluk mu cesaretlilik mi?
T: Cesaretlilik tabiki cakma playboy.
R: İlerdeki akarsuya atlamanı istiyorum.
T: Tamamdır.
Hep beraber akarsuya doğru ilerledik. Çok da uzak değildi.
Taylor köprüdeki korkulukların üstüne çıktı. Bize öpücük atıp kendini soğuk sulara bıraktı.
Başta bizi şaka yaptığını düşündük ama Taylor'u suda görmüyorduk. Luke ve Jon hemen suya atlayıp Taylor'u aramaya başladılar.
Luke büyümüş gözlerle bizi doğru koştu. Noldu diye sorduğumuzda Taylor'un cansız bedenini bulduğunu söylediler.
Üç kişi ağlamaya başladık.
Onu sevdiğim için ağlamıyordum.Ölümünde parmağım olduğu için ağlıyorum.
"Biz hemen polise haber vermeliyiz.
L: Bunu yapamayız hiçbirimiz hapse girmek istemeyiz!
" Ah... Lanet olsun o zaman ne yapıcaz?!"
L: O... O intihar etti diyicez.
Luke hemen polisi arayıp birini intihar ederken gördüğünü söyledi. Telefonu kapatıp hemen oradan uzaklaştık. Ağlamaktan içim dışıma çıkmıştı. Üzgündüm.
Luke destek olmak için kolunu omzuma attı ve göz yaşlarımı yeniden bıraktım.
Uzun bir süre ağladıktan sonra uyuya kalmışım.
Uyandığımda kendimi büyük bir odada buldum. Heryer griydi. Yani en sevdiğim renk. Odada benden başka kimse yoktu. Kapıyı araladım ve etrafa bakınmaya başladım. Etrafta kimse yoktu.
Bir odadan ses geldi. Mutfak olarak tahmin ettiğim odaya gittim. Luke yemek hazırlıyordu sanırım.
"Ben neden buradayım?" diye sordum.
"Uyuya kalsın bende uyandırmak istemedim. Zaten uykun ağırdı. Buraya gelene kadar hiç uyanmadın." haklıydı. Uykum çok ağırdı.
