BÖLÜM 2: EVE DÖNÜŞ I

447 24 1
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR. EVE DÖNÜŞ YOLCULUĞU BU BÖLÜMLE BİTİYOR GİBİ. YENİ BÖLÜMLE KISA BİR YER DAHA VERECEĞİM VE MEMLEKETİME DÖNÜŞÜM İLE YAŞADIKLARIMI ANLATMAYA BAŞLAYACAĞIM. KEYİFLE OKUMANIZI DİLİYORUM.

Yolun bir bölümünü uyuyarak geçirmiştim. Otobüsün park etmesiyle birlikte uyandım ve kısık gözlerimi ovalayıp pencereden dışarı baktım. Hava kararmış ve akşam saatine dönmüştü. Derin bir nefes alıp verdim. Daha sonra koltuğun önündeki filelere sıkıştırdığım sigara paketini, cüzdanımı ve telefonumu alıp yerimden doğruldum. Herkes bir şeyler almış aşağıya iniyor, uykuya dalanlar ise hala uykularına devam ediyorlardı.

Önce dinlenme tesisine girdim. Daha vakit vardı. Bir şeyler yemeliydim. Hafif ve hızlı olacağını düşündüğüm için tost sipariş ettim. Bu esnada bir bardakta çay alıp çıkışın köşesinde asla vazgeçemediğim sigara keyfime başladım. Güzel ve geniş bir tesisti. Fast food ve restoran kısmı, alışveriş mağazası, büfesi vs. biraz gezecektim. Ne de olsa her zaman bu tesislere yolum düşmeyecekti artık. Hem belki eve giderken hediye edecek bir şeyler de bulabilirdim. Gerçi Gümüşhane'den meşhur pestil ve köme almıştım eve götürmek için. Ama farklı hatıralar götürmek fena olmazdı tabi.

Çayımı ve sigaramı hızlıca içtikten sonra içeri geçtim. Tostum hazır olmuştu. Yanına bir de ayran aldıktan sonra bir masaya oturdum ve yemeye başladım. Boş boş etrafa bakıyor, insanların neler yaptığını inceliyordum. Kimi çayını içiyor, kimi etrafı geziyor, kimi dur durak bilmeyen çocuğunun peşinden koşuyordu. Çok geçmeden yemeğimi yemiş ve masadan kalkmıştım. Geri kalan vaktimi değerlendirmek için mağazaya doğru ilerledim. Burada süs eşyaları, biblolar, şapkalar, gözlükler ve daha birçok eşya bulunuyordu. Yüzüme yakışacağını düşündüğüm bir gözlük seçtim ve takıp incelemeye başladım. En sevdiğim gözlüğüm askerde kaybolmuştu. Birkaç gözlük denedikten sonra beğendiğim bir tanesini alıp kasaya ilerledim. Ödememi yaptıktan sonra mağazadan çıktım. Çokta vaktim kalmamıştı. Otobüsün kapısına doğru ilerledim ve orada da bir sigara içip yerime geçtim. Hava kararmış ve bu yüzden otobüsün televizyonunu açmışlardı. TV izlemek pek ilgimi çekmese de, sevdiğim bir oyuncunun filminin döndüğünü farkettim. Başımı pencereye yaslayıp izlemeye başladım. Bir süre sonra tekrar yola çıkmıştık. Etraf gayet karanlık görünüyordu. Biraz dışarı, biraz televizyona bakarken uyuyup kalmışım.

İlerleyen saatlerde gözlerimi yeniden açtım. Saat gece yarısını geçmişti. Bir süre daha yola devam ettikten sonra Ankara'ya giriş yaptığımızı farkettim. Öyle hoşuma gitmişti ki...Her yerde Ata'mızın heykelleri, bayraklar vb. birçok şey vardı. İzlemeye doyamıyordum. Yerleşik bir düzene sahip gibi görünen Ankara'yı izleyerek yola devam ediyorduk. Bir süre geçtikten sonra Ankara otogarına giriş yapmıştık. Devasa, kat kat ve ışıl ışıl bir otogardı. Balıkesir'de ve Gümüşhane'de bu kadar donanım ve gösteriş görmek zordu. İster istemez ilgimi çekiyordu.

Otobüs kendine ayrılan perona giriş yaparken, muavin hoparlörden yarım saatlik bir mola olacağını duyurmaya başladı. Herkes uyurken otobüs bir anda hareketlenmiş, herkes aşağı inmek için hazırlanmaya başlamıştı. Ben de inecektim. Zaten hiçbir molayı kaçırmıyordum. Eşyalarımı yanıma alıp, otobüsün durmasını bekledim. Bir süre sonra AŞTİ denilen Ankara otogarına ayak basmıştım. Üzerimde tişört, altımda sütlü kahve tonlarında ekoseli ince bir pantolon vardı. Sıcak yaz mevsimi için uygun giyinmiştim. Ancak hava çok serindi. Sanırım gecenin ortasında olduğumuz için böyleydi. Hemen bir kenarda durdum. Ellerimi göğsüme bağlayıp üşümeyi kontrol etmeye çalışıyordum. Ve yolculuklarda en sevdiğim şeylerden biri oluyordu. Otobüsler sıra sıra dizilmiş, şoför ve muavinler hortumları ellerine almış araçları yıkıyordu. Hemen içeri girip kendime yolluk birkaç şey ve bir de içecek alıp dışarı çıkmıştım. Kulaklığı takıp açtığım müzik beni dinlendiriyor, izlediğim şoför ve muavinler resmen huzur veriyordu. Bu huyumu sonrasında da devam ettirmiştim. Otobüsleri yıkanırken izlemek keyifli oluyordu. Ya da ben fazlasıyla çocuk ruhluluk ediyordum. Gözlerim onlara dalmış, aklım ise Orhan ve arkamda bıraktığım arkadaşlarıma gitmişti. Acaba neler yapıyorlardı? Benden iki gün sonra askeriyeden çıkacak arkadaşlarım vardı. Acaba rahat rahat uyuyorlar mıydı? Yoksa benim yaşadığım heyecanı onlarda yaşıyor muydu? Birkaç saat sonra kalkacak, tıraşlarını olacak ve yeni bir askerlik gününe başlayacaklardı. Orhan'ı düşünmemek için özel bir çaba sarfediyordum. Ancak pek mümkün olmuyordu. Bu nedenle müziği kıstım. Gecenin yarısı olmasına rağmen annemin numarasını çevirdim ve aradım. Çalıyordu. Annem geç uyuyan bir kadındı. O yüzden rahattım. Hem uyusa bile benim aramam onu mutlu ederdi. Çok geçmeden telefon açıldı ve annemle konuşmaya başladım;

"Alo!"
"Alo yavrum."
" Anneciğim napiyorsun? Uyandırdım mı?"
"Yok yavrum senin odanda oturuyorum. TV izliyordum. Hem uyusam ne olacak? İstediğin an ara."
"Çok özlemişim sizi anne. Ama az kaldı."
"Nerdesiniz oğlum şimdi?"
"Ankara'ya geldik annem. Mola verdik. Bir arayayım dedim."
"Aaa yolu yarılamışsınız yavrum. Ah ben nasıl özledim seni bir bilsen. Sen gittiğinden beri odanda, senin yatağında yatıyorum biliyorsun."
"Biliyorum annem biliyorum."
"Hem bak ne diyeceğim sana. Odanı istediğin renge boyattık."
"Gerçekten mi? Çok teşekkür ederim annem."
"Ne demek yavrum. Çokta güzel oldu hem. Ben karanlık düşer demiştim ama. Görünce bayılacaksın. Sahi yarın kahvaltıya istediğin bir şey var mı? Söyle ona göre hazır edeyim oğlum."
"Belki menemen olabilir annem."
"Oğluma börekler yaptım ben. Onu da yaparım sen hiç merak etme."
"Tamam annem. Hadi daha fazla tutmayayım seni. Sen de uyu dinlen biraz."
"Tamam yavrum. Seni çok seviyorum. Görüşürüz. Bir şey olursa istediğin an ara."
"Tamam anneciğim. Görüşürüz ben de sizi çok seviyorum."

Telefonu kapatmış, kafamı da dağıtmıştım. Belli ki birbirimizi çok özlemiştik. Memleketime dönüyor olmak heyecan vericiydi. Bir süre daha dışarıda kaldıktan sonra otobüse bindim ve yerime geçtim. Aldığım yiyecekleri bir kenara sıkıştırdım. Tekrar dayadım başımı pencereye. Belli ki yol devam edecekti. Mutluluk vardı içimde. Ama hatalara merhaba diyeceğim şehrime gittiğimi hiç bilemezdim...

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin