34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın

Start from the beginning
                                    

''Sen konuşma,'' diye söze giren İpek'i sert bir şekilde susturdu.

''Ben kimseyi zorlamıyorum,'' dedi ve sert bir soluk gibi adını söyledi. ''İpek!'' Ellerini ovalarken gözlerinde o ürkütücü, karanlık ama bir o kadar da alaycı bakışları vardı. ''Sabah sabah mızmız bir kız çocuğunun isyanını dinlemek istemiyorum. Kafama sı-'' dediğinde bu sefer Batıkan onu susturmuştu.

''Sakin ol kardeşim,'' derken İpek'i korumak istediği belliydi. Evet, Kuzey bir yere kadar haklıydı ama İpek'te henüz çok taze şeyler yaşamıştı ve ona hakaret etme hakkına sahip değildi.

''Her neyse. Bu süreç içinde cici arkadaşın yanımda olacak. Onu hiçbir konu hakkında zorlamadım. Tercihlerini yapmakta özgür. Batıkan'da her zaman yanımda zaten. Seni de zorlamıyorum. Akıllı bir kızsın, en azından buradan bakıldığında öyle görünüyor,'' dedi ve kollarını masaya dayayıp öne doğru eğildi. ''Sende seçimlerini yapmakta özgürsün. Ama bana sorarsan hayatında bir kerecik olsun bir işe yaramak gayet iyi bir fikir,'' dediğinde İpek gözlerini kırpıştırarak dişlerini sinirle birbirine bastırdı. ''Bir kere olsun bir işe yaramak nasıl bir duygu, merak etmiyor musun?'' dedi Kuzey alayla gülmeye devam ederken.

Kuzey'in dudakları hep gülerdi. Ama gözleri... Onlar hep donuktu. Soğuk kanlı. Ben o gözlerde gerekirse birini gözünü bile kırpmadan öldürebilecek bir katilin soğuk kanlılığını görebiliyordum.

Birlikte o göçebe mahallede kovalamaca oynarken de buna şahit olmuştum. Peşine takılan silahlı adamları umursamadan bir duvar kenarına oturup nasıl sigara içtiğini görmüştüm. Rahat ve pervasız bir şekilde. Dertsiz ve tasasız! Çok garipti. Ya da o adamlar evini bastığında onları döverek kapı dışarı ettikten sonra beni soğuk kanlı bir şekilde öpmesi. O garip biriydi. En başta kendi duygularının katiliydi. Nasıl yapıyordu bilmiyorum ama duygularını öldürmek konusunda bir ustaydı.

''Yardımıma mı ihtiyacın var?'' dedi İpek tek kaşını kaldırıp meydan okur bir şekilde yüzünü yüzüne yaklaştırdığında nedense çok garip hissetmiştim. Birbirlerine sinirle bakıyor olmasalar gerçekten çok daha fazla garip hissedebilirdim.

Ama Kuzey hiçbir zaman duygularını samimiyetle yaşamıyordu. Gerçekten. Sinirleniyordu, gülüyordu ama hepsinde bir alay vardı!

''Bu oyunda en ufak yardıma bile ihtiyacım var!'' dedi 'ufak' kelimesini garip bir şekilde vurgularken. 

''En azından çamurunu İlkim'in üzerine sıçratmana izin vermemeye çalışacağım. Her ne kadar o, o çamurun içine girmek için dirense de ben izin vermeyeceğim,'' dedi tehdit eder gibi.

''İpek, arkadaşın senin bile tahmin edemeyeceğin derece de benim için değerli. En başta ben, yanımda kaldığı süre boyunca onun saçının teline bile zarar gelmemesi için savaşacağım. Hem karşımdakilerle, hem kendimle. Onu koruyacağım. Zarar görmesine izin vermeyeceğim,'' dediğinde İpek bir süre Kuzey'in gözlerine baktı. Bu çok zordu. 

İpek'in hiçbir şey demeden masadan kalkışını izledim. Batıkan ise tarif edemediğim bir şekilde bana bakıyordu. Bir an göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçırdım ve önüme döndüm.

Kuzey'in ağzından bu kelimeleri sık sık duyamayacağımı biliyordum ama biraz şımarmak istiyordum.

''Kutu kadar,'' tabirine uyan bir evde dört kişi ne yapar, biraz düşünelim.

A) Hiçbir şey.

B) Hepsi ayrı köşelere uzanır ve sessizce zamanın geçmesini bekler. Yani hiçbir şey.

C) Müebbetlik katiller gibi evin içinde volta atarlar.

D) A,B ve C.

Yukarıda ki şıklardan yola çıkarak günümüzü özetliyorum.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now