1. Bölüm: Sessizlik her zaman can yakmaz

194 76 87
                                    

6 Auğs. 2021 09:48

Hepinize selam! Bu platforma yazdığım ve yayınladığım ilk kitap olduğu için hatalarım veya eksikliklerim olursa lütfen yorumlarda belirtin. Her türlü yapıcı eleştiriye açığım, hatta eleştirilerinize ihtiyacım var. Kitabın okunma veya vote sayısıyla ilgilenmiyorum, benim için önemli olan tek şey hislerimi tercüme ettiğim bu kitapta sizin de en azından bir yerinde dahi olsa kendinizi görmeniz ve kitabı en derinden hissedebilmeniz. Umarım her şey gönlümüzce olur.

Bölüm şarkısı: Bi' kaç fotoğrafın hikayesi ve sabah rüzgarı - Hemsaye

Buraya kitabı ilk okumaya başladığınız tarihi atabilirsiniz.

O zaman başlıyoruz. İyi okumalar:)

Alıntı:

"Çok karışığım. Bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. Diğer yanım mucizelerin ve düşlerin halen gerçek olabileceğine inanıyor ve heyecanını koruyor. Bu iki yan arasında ben, eziliyorum."

Koşuyordum, insanların kötü bakışlarına aldırmadan, hiç bir şey düşünmeden, arkama bakmadan, hayatın tutsak ettiği zindanlardan kaçıyordum, belki de ruhum daralıyordu, bilmiyordum. Hissedebildiğim tek şey kalp atışlarımın hızlılığıydı. Amacım kimsenin olmadığı bir yere gitmekti aslında. İster dağ başına, ister sokağın en tenha yerlerine, yeter ki insan olmayan bir yere. Şu hissi bilir misiniz? Hani kalbiniz bir anda gelen bir ağrıyla sıkışır, ellerinizi, bedeninizi hareket ettiremezsiniz. Sanki kalbiniz duracakta orada ölecekmişsiniz gibi gelir bir an. İşte o ıssız sokaklarda tek başıma koşarken hissettiğim oydu. Derin bir çukurun içindeydim, etrafımda görünmeyen upuzun surlar vardı. Benden başka kimsenin görmediği surlar göklere ulaşıyor, sanki bütün gökyüzümü kapatıyorlardı. Ellerim artık kanlar içindeydi. Kendi içimdeki çocuğu boğarak öldürüyordum. Yalvarırcasına gözlerimin içine bakıyordu, hayır hayır yalvarırmış gibi değildi. Acırmışçasına bakışları, yüzündeki buruk bir tebessümle birleşiyordu. Bana öyle bakmasından nefret ediyordum. "Bana öyle bakamazsın çocuk anlıyor musun? Bakamazsın. Beni anlamıyorsun çocuk seni yaşatırsam bu hayatta ayakta durmak için gücüm olmaz. Her şeyi herkesi çocuk kalbinle affedeceksin. Seni yok etmem gerek, eğer seni yok etmezsem beni bile affedeceksin, sonra.." diye geçirdim içimden ve bu cümlenin sonunu sonsuza kadar kilitli bir defterin içine hapsettim.

Yorulduğumu fark edince ellerimi koşmaktan ağrımış olan dizlerimim üzerine koydum ve nerde olduğumu görmek için etrafıma bakındım. Tek düz insanların geçtiği ıssız bir sokağın orta yerindeydim, upuzun ince yolu dolduran tek ses içimdeki gürültünün dışarı vurulmuş haliydi. Sindiremediğim şeylerin yumrusu boğazıma takılıp kalmıştı. Bir parça ekmeği dahi dakikalarca çiğneyip yutamıyordum. Heveslerim, gerçek mutluluklarım yok olmuşlardı. Bir boşluk sarmıştı ruhumu, bedenimi. Beni içine çeken acımasız bir boşluk yüzünden her şeyden uzaklaşıyordum. Kendimden dahi. Gülümseyerek baktığım şeylere artık mimik oynatamıyordum mesela. Saatlerce konuştuğum zamanların yerini saatlerce, bazense günlerce süren susuşlarım almıştı. Severek aldığım kıyafetler, daha hiç giyemediğim, giymek istemediğim kıyafetler vardı. Önceden planlarına dahil edildiğim olaylara bahaneler üretişim, reddetmelerim vardı. Başlayıp da bitiremediğim kitabım, günlük diye başladığım birkaç sayfası kana bulanmış ve yarılanmamış defterim vardı, eskiden kalma sayısız içleri yazılarımla dolu defterlerim varken şimdi açıp da tek kelime yazasım yoktu. Hiç kuramadığım, kurmaktan korktuğum hayallerim vardı çünkü yarım kalan şeyler içimde sonsuz bir korkuya sebebiyet veriyordu. Cesaret edip de yazamadığım satırlarım vardı. Saatlerce gökyüzünü izleyip, soğukta oturduğum zamanlarım çok fazlaydı mesela, İçime gömüldüğüm günler. Annemden geriye bana kalan bunlar olmuştu.

VERDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin