1

1.1K 85 89
                                    

15.11.2021

-

Kulaklığını çıkarıp elindeki kalemi fırlatmasıyla gürültülü ortamda pek de belli olmayan bir ses duyuluyor. Sıcak, sert kahvesinden aldığı yudum ağzında dağılırken tekrar çiziminde gezdiriyor gözlerini. Bu seferki hoşuna gidiyor sonunda. Kara kalemle yaptığı her bir darbeyle oluşan dağınık çizgilerin ortaya güzel bir görüntü çıkarttığını görünce aldığı derin nefesi verip arkasına yaslanıyor. Hafiften çivit mavisine çalan saçlarını dağıtmak istercesine kafasını iki yana sallıyor.

Aslında, çizim küçüklüğünden beri en büyük hobisi. İnsan anatomisine duyduğu ilgi burda da kendini belli etmiş, en sonunda çizmeye başlamıştı. Profesyonel olabilecek bir derecede olsa da mesleği haline getirmemişti bunu, kenarda bir eğlence olarak kalmıştı.

Arkasına yaslandığı sandalyesinde düşünceli bir şekilde otururken defterin kapağını kapatıyor, kimin için çizdiği belli. Son yudumunu da almasıyla olduğu yere yayılıyor iyice. Cidden, gidecek mi? Bunu o kız için çizdiği ve her şeye onun sebep olduğu düşünülürse yapması gerekiyor, farkında. Her zamanki güler yüzü ve enerjik tavırlarıyla onun odasına girerken, ona sarılamayacak kadar korkarken yapabilecek miydi bunu?

Titreyen telefon dikkatini ona vermesine sebep olsa da yazan ismi görünce açmamaya karar veriyor. Önemseyeceği bir şey değil çünkü. İnce, uzun parmakları fincanın kulpunu kavrıyor ve son yudumu da ağzında dağılıyor. Kapattığı defteri kolunun altına sıkıştırıyor, kalemiyle silgisini cebine atıyor. Bir gürültü eşliğinde sandalyesini itip kalkmasının ardından derince bir nefes alıyor.

'Hadi bakalım Vanitas,' diye geçiriyor içinden. 'Gitmen gerekiyor.' Adımlarını birbiri ardına sıralarken yavaş olmaya çalışıyor, hemen varmak işine gelmeyebilir. Belki de sadece kaçış yolu arıyor kendince, kim bilir? Geniş sokağın köşesindeki beyaz, pek modern olmayan evin ordan dönüyor ve caddeye yaklaşıyor. Hastane bulunduğu yere yakın, yürüme mesafesiyle bile beş dakikada orada olacağını biliyor.

En sonunda hızlandırıyor her bir adımını. Beyaz gömleğinin üzerine geçirdiği çivit mavisi sweatten bunalıyor biraz, muhtemelen hızlı hareketleri yüzünden. Hafiften çekiştiriyor derin nefesleriyle birlikte.

Birkaç adım sonrasında tanıdık görüntüsü, bir süre önce neredeyse her gün duyduğu o hafif kokusu ve içerdeki atmosferiyle hastaneye varıyor. Uzun, siyah saçlı bir kız selam veriyor ona yanından geçerken. Birkaç tutamı alnına düşürmek yerine ikiye ayırmış, beyaz önlüğünün altında klasik, mavi takımı giymiş. Vanitas da ona aynı şekilde karşılık verdikten sonra aklında kalan sayıya odaklanıyor.

'Oda 137.'

Bir kat yukarı çıkması gerekiyor. Uzun değil. Kendisini bir sonraki kata götürecek olan merdivenin basamaklarından bir bir çıkmaya başlıyor. En sonunda varmasıyla kimi tekerlekli sandalyede, kimi oldukça neşeli, kimi ise oldukça karamsar olan hastalar giriyor görüş açısına. Onları umursamıyor. Çalışmayı kısa bir süre önce bırakmış izin dolayısıyla.

Birbirinin tamamen aynısı olan kapılar ardı ardına sıralanıyor. Cidden, toplam kaç tane var ki? Oldukça fazla.

Aklındaki bu gereksiz düşünceyi savuşturuyor ve her zaman gittiği, son hastası olan kızın odasına yöneliyor adımları. Kahverenginin açık bir tonuna sahip olan kapı önünde dikiliyor. İkilemde kalsa da buraya kadar gelmiş, yapması gerekiyor. İnce, uzun parmakları kapının soğuk kulpunu kavrıyor ve hemen ardından hızlıca kapıyı açıyor. Sadece saçları çok hafif pembemsi, daha çok beyaza çalan kız orada, başka kimse yok. Oda bu saatlerde tam güneş ışığını alacak biçimde konumlanmış. Klasik bir hastane odasından farkı yok. Köşede uzunca bir bitki, Vanitas hâlâ bu bitkinin ne olduğunu bilmediğini fark ediyor, ve normal bir yatak. Kız sarımsı, altlarındaki morlukları daha iyi bir durumda olan gözlerini büyük bir hevesle ona çevirmiş.

Vanitas durumdan etkilenmemeye çalışarak her zamanki sahte de olsa takındığı neşesiyle kapıyı kapatıyor ve kıza ilerliyor. "Jeanne!" diyor. "Bugün nasılsın?"

"İyiyim doktor Vanitas."

"Resmi olmana gerek yok." Dişlerini gösterecek sıcak bir gülümseme sunuyor kıza. Ardından sakin ifadesi yüzüne yayılıyor tekrar. "Cidden, iyi misin? Bir daha ayağa bile kalkamayacaksın ve benim yüzümden. Sen ise şi-"

"İyiyim." Sevimli yüzüne minik bir gülümseme yerleştirip mırıldanıyor bunu. Vanitas devam etmek istiyor, kızın da hayatı boyunca onu suçlamasını, ona lanet etmesini diliyor içten içe. Yine de bir şey belli etmiyor, kolunun altına sıkıştırdığı defteri çıkartıp sayfalarını bir bir çeviriyor. Kalem darbelerinin şekillere dönüştüğü birkaç yaprağın ardından az önce kafede çizdiğini buluyor. Düzgünce kopartıp bir köşesinden tutarak kıza uzatıyor onu.

"Yakında çıkıyorsun. Aklıma geldi, bir şeyler karalayayım dedim," diyor. "Pek iyi bir şey değil, biliyorum."

"Hayır çok güzel! Teşekkür ederim." Sarımsı gözleri mutlulukla üzerinde geziniyor çizimin. Aslında onun yapacağının tersi, sevimli bir eskiz bu seferki. Kalem darbeleri kendinden oldukça emin, silgi izi yok denecek kadar az. Deneyimli olduğu kızın bu çizimi beğendiği kadar aşikâr. Hafif dokulu, biraz da kalın kâğıdı sıkıca tutuyor Jeanne. Vanitas ise onu aklına kazıyor ve kapıya yöneliyor.

"Hoşcakal, Jeanne."

-

to the death, hand in hand,, vanoéHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin