Radyo Aşkı Ya Da...

30 5 0
                                    

Ben İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi'ni kazanmıştım, ama ikinci yılımda bir arkadaşım sayesinde kazandığım radyo dinleme alışkanlığım beni tam anlamıyla cezbetti ve bu radyo alışkanlığı tüm hayatımı değiştirdi. Artık radyo programcısı olmak istiyordum ben bir avukat değil. İkinci yılımın son aylarında bir radyoya başvurdum ki artık ne olmak istediğime kesinlikle karar vermiştim. Ben radyo programcısı olmak istiyordum ve bir yerden başlamam gerekiyordu. Niye, bilmiyorum ama beni kabul ettiler ve o yıl orada stajyer konumunda çalışmaya başladım. Radyoya hemen adapte olmuştum. Bütün yayınlara izin almadan gidiyordum, yayınları izliyordum ve kimse bana bir şey demiyordu aksine herkes memnun oluyordu. Bu işi gerçekten yapmak istediğimi hissediyorlardı. Bende bu güveni kullanarak yayınlara giriyor, onları izliyor, takip ediyor yeri geldiğinde de taklit ediyordum.

Bir gün üstlerimden birisi bana görev verdi, ödev de diyebilirsiniz buna. Bana, çok dinleyicisi olmayan birçok yayın arasında kaybolmuş ama özgün formatla yayın yapan radyo programlarını keşfetmemi istedi. Bu ileri de ben de radyo programcısı olursam formatımı belirlemek için bana yardımcı olacaktı.

İlk önce radyolara göre, sonra programların sürelerine göre ve en son saatlerine göre bir araştırma yaptım. Hepsini bir plana oturtturarak iki hafta boyunca dinledim. Ama bu programların arasında ki bir yayın dikkatimi çekmişti ki, çok beğenmiş ve bundan sonrada hiç bir şeye aldırmadan onu dinlemeye devam ettim.

Yayının adı Gecelik'ti ve adına yaraşır bir şekilde hafta sonları sabah 2'den 4'e kadardı. O yayını dinlemek için deli oluyordum. Hiç bir zaman kaçırmamak için elimden geleni yapıyordum. Sabahlara kadar ders çalışırken, o yayınla ve onun sesiyle stresten arınıyordum.

Onun adı Emre T. idi. Ve resmen sesine vurulmuş, konuşmaları ve esprileriyle beni kendine aşık etmişti. Aradan bir ay kadar geçince, benim gibi stajyer olan radyodan bir arkadaşıma bunu anlattım. Bana;

"Salak mısın kızım sen? Neden hiç fotoğrafına bakmadın, onu araştırmadın?" diye sordu ve hakliydi da. Ah salak ben, bu hiç aklıma gelmemişti.
O gün arkadaşımla beraber bir araştırma yaptık. Tanrım! Sesi kadar kendisi de yakışıklıydı. 1.82 ilk bir boyla bana göre bir devdi kendisi ve zayıf olduğu için boyu daha da uzun görünüyordu. Kendisi, kendisini kahve saçlı ve ela gözlü olarak tanıtmış. Ama benim gördüğüm ise siyah saç ve yeşil gözdü. Tabi bu onun diş görünüşüydü. Ben ise onun kendisine vurulmuştum, uzun boyuna ya da saç ya da göz rengine değil. Ben onun konuşmasına, ince esprilerine, tiz sesine, muhteşem zekasına, samimiyetine, kibarlığına, çılgınlığına, biraz psikopatlığına, sempatikliğine, farklılığına, mütevazılığına yani sadece ona vurulmuştum.

Bundan sonra hayatta kendime iki amaç edindim; Emre ve radyo. Vaktimin hepsini radyoda geçiriyordum. Artık mesleğime kesinlikle karar vermiştim ama okulumu da düşünüyordum, onu da ihmal etmemiştim yani.
Emre ise... Ona ulaşmak için her şeyi deniyordum. E-posta atıyordum. Best FM'i arıyordum. Ah, doğru ya size söylememiştim. Emre, Best Fm'de çalışıyor. Aslında bu bilgi önemli, çünkü ilerde Best Fm'e başvuruda bulunacağım ama şimdilik önemli olan nokta ona hiçbir şekilde ulaşamamış olmam. Ama yine de vazgeçmedim. Sürekli e- posta attım, illa ki okuyordu o e-postaları. Başka kimsede de gözüm yoktu. Anlayacağınız, platonikti... Ama bilinmezdi de bu aşk belki gerçek olacaktı. Çabalamak gerekiyordu ve vazgeçmemem.

e.t.Where stories live. Discover now