13. Bölüm: "İhtimaller"

Start from the beginning
                                    

"Avram, oğlum-"

Beyefendi aniden ayağı kalkınca İshak Bey'in sözleri yarıda kaldı. Tavladan çıkan Beyefendi hızla odasına doğru gittiğinde peşinden gitmek istedim ama arkasını bile bakmadan elini kaldırdı ve "Kimseyi istemiyorum." dedi. "Kimseyi." O en son da dediği kimse kelimesinin anlamı, seni de istemiyorum Utku demekti.

Öylece ortada kalınca ayaklarım benden bağımsız bir şekilde salona, misafirlerin olduğu yere gitti ve gözlerim hedef tahtasına saplanan bir ok misali Cemre'yi buldu. Gözlerimin ağırlığını üzerinde hissettmiş olacakki onun da gözleri beni buldu. Birkaç saniye boş boş yüzüme baktı ama ısrarcı bakışlarımda ona öylesine bakmadığımı anlayınca hafifçe kaşları çatıldı ve duruşunu bozmasa da parmakları koltuğun üzerinde minik bir ritim tuttu.

İçimde bir mahkeme kuruldu ve tüm ihtimaller birbirleriyle savaşmaya başladı.

O yapmış olabilir miydi? İhtimaller eline keskin bir kılıç almıştı, bu mahkeme pek medeni olmayacak gibi görünüyordu. Sofrada çok tehditkar bir havası vardı ama aptal bir kadın olmadığını da gayet anlamıştım. Böyle bir niyeti olsa hemen öncesinde açıkça kendini hedef haline getirecek o sözleri söyler miydi? Belki de söylerdi. Belki de açıkça bir savaş istiyordu ama bunun için bir sebebi olmalıydı.

Bir sebebi var mıydı?

Öte yandan sofradaki başka biri de olabilirdi ama bu durumda gözler ev halkına dönüyordu çünkü suçu ona atmak isteyecek kişiler kendi ailesinden olamazdı.

Azur'a baktım önce. Cemre'nin suçlu konumuna düşmesi ve belki de evliliğin iptal edilmesi onun ne işine gelebilirdi? Aksine, Meryem Hanım'ın evden gitmesi onların cephesi için gayet iyi olurdu.

Bir kişi dışında...

Ezra'ya döndü gözlerim. Stresli görünüyordu ama sebebi yaşanan kaos muydu yoksa başka bir şey mi vardı? Cemre suçlu bulunursa ve Beyefendi onun tabiri ile bizim tarafımıza geçerse bu evlilik planı iptal edilebilirdi ama Ezra böyle bir şey için bir hayvanı öldürebilir miydi? Hayır, Ezra o kadar soğuk kanlı değildi.

Ama Meryem Hanım oldukça soğukkanlıydı.

İhtimaller arasına onu da koymak canımı acıttı ama yine de düşünmek zorundaydım. Meryem Hanım kendi için böyle bir şeyi yapabilir miydi? O Gümüş'e, Beyefendi kadar bağlı değildi ama yine de kardeşini bu kadar üzer miydi? Üzebilirdi. Kendi geleceği söz konusuydu üstelik Beyefendi'ye de oldukça kırılmış ve öfkelenmişti.

En büyük şüphelilerin başında gelen ismin Meryem Hanım olması yüzümü buruşturmama sebep oldu. Beyefendi er ya da geç suçluyu bulacaktı ve bu isim Meryem Hanım ise o zaman ikisinin arası geri dönülemez bir şekilde bozulacaktı. Bunun olmasını asla istemezdim.

Alisa Hanım'ın en azından görünürde Cemre Hanım'ın suçlu çıkmasından hiçbir çıkarı olmazdı ama belki de Cemre Hanım'ın dün o sözleri etmesini bir fırsat bilerek nasıl olsa suç ona kalır diye Beyefendi'nin canını acıtmak istemiş de olabilirdi. Alisa Hanım'a baktım; gerçekten Beyefendi'nin canını acıtmak ister miydi? Bir yanım hayır diyordu ve hayır kelimesinin altında yatan sebeplerin ihtimalleri de beni huzursuz ediyordu.

İshak Bey'den emindim, o değildi ama ufak bir ihtimalle Kıraç Bey olabilir miydi? Dün sofrada Meryem Hanım tarafından birçok kez küçük düşürülmüştü ve belki de bir uyarı niteliğinde böyle bir şey yapmış olabilir miydi? Ama o da en azından böyle bir durumda okların ilk önce kendi kardeşine döneceğini bilemeyecek kadar aptal değildi ve dün ne kadar küçük düşürülmüş olursa olsun Meryem Hanım'ın aksine o bu evlilik fikrinden memnun gözüküyordu; bu evliliğin iptal edilmesini istemezdi.

BEYEFENDİWhere stories live. Discover now