Cevap vermesine fırsat dahi tanımadan kendisine doğru dönmesini sağladı Brandan.

"Bana geldin... 1 aylığına, kollarıma."  Kadınının yüzünde dolaştırdığı haylaz parmaklarını dudaklara yönelttiğinde teninin yandığını hissetti.

"Ve bana aitken seni ilgilendirmez mi diyorsun?"

"Sana yada bir başkasına ait değilim ben. Çek ellerini," Kaba ellerine temas eden ince beyaz ellere baktı, sonra da öfkeli sedef gözlere.

Bir vaşağı andırıyordu. Yutkunduğunu fark etti.

"Yaptığın imadan hiç hoşlanmadım Mcbeafort." Korkusunu ve sinirini biraz olsun bastıran genç kadın, sakin olduğunu ima edercesine yumuşak bir tonla cümlesini sürdürdü.

"Eğer devam ettirirsen bu oyun biter."

"Gitmene izin vermezdim, ama yine de devam ettirmeyeceğim." Kont arsız kimliğine tekrar büründüğünü sonuna kadar hissettiriyordu.

"Söylemedim say. Düşüncesizlik ettim."

"Arthur Osborne... O adamı bir gün skandallarda duyacağından şüphen olmasın."  Göz ucuyla bir bakış attıktan sonra gülümseyerek el uzattı.

"Cam bahçeye gidelim."

"Bahçedense yatak odasını yeğlerim."

Gözlerini deviren leydi tam cevaş vermek üzereydi ki savunmaya geçti adam:

"İlk dersin için."

*
"Ne dediğinin farkında mısın sen?" Dedi Evangeline ciyaklar gibi.

"Bana gecelik, hatta bakım ıvır zıvırı almanın sebebi bu muymuş yani!"

Odadaki tekli koltuğa yerleşip gömleğinin kol düğmeleriyle uğraşan adam tatlı bir edayla arzuladığı kadına yöneldi.

"Seni karşı konulmaz bir kadın yapacağıma söz verdim ve para harcamaktan kaçınmadım... Bunlar senin için dikildi, hiç kimsede benzerleri yok."

"Bak," Derin bir nefes aldı. Tam savunmaya geçmek üzereydi ki durdu.

Karşılığını evet; ödeyecekti, ama parayla değil. Bu bir iyilik değildi ne de olsa.

Ağlamamak için tuttu kendisini. Hayatının değişmesini kendi istemişti. Annesinin ve o konağın üzerine üzerine gelmesinden kurtulmuştu... Bunları düşünerek biraz olsun sakinleşmeyi başardı.

"Pekâlâ... Ne istiyorsun benden?" Dedi ifadesiz bir yüzle.

Çıkmak üzere olan çene altı kirli sakalını kaşıdı Kont, düşünüyor gibiydi. Gözlerini getirttiği sandıktan Evangeline'in gözlerine odakladı tekrardan.

"Açar mısın sandığı, geliyorum." Dediği yapıldıktan sonra genç kadının arkasına eğildi. Saçları ve teninden yayılan güzel kokuyu ona fark ettirmeden içine çekti güzelce.

Leydisinin çiçeksi kokusundan cesaret alarak bir elini onun koluna, diğerini de sandığa götürdü.

"Bak, şurada" dedi nazik bir tonla. Evy'nin o tona eriyip bittiğinden haber mıydı acaba?

Ne yapacağını bilmez kadın, önündeki sandıkta işaret edilen lila rengi diz altı geceliğe baktı.

Dediği kadar var gerçekten bu adamın diye düşündü. Bu gecelik ve diğer kıyafetler o kadar kusursuzdu ki...

"Bunu üzerinde görmek istiyorum Evangeline Campbell."

Refleksif bir şekilde yüzünü ona çevirdi şaşkınlıkla.

Fakat bu, dibinde duran adamın daha da hoşuna gitmiş gibiydi. Dudakları yukarı kıvrılmış, parlak gözlerle onu izliyordu.

Kalbinin ritminin duyulmasından korktu. Titrek bir sesle cevapladı:

"N-nasıl yani?"

Tedirginliğini anlamış olacak ki, zampara önündeki kahverengi saçları kibarca okşadı.

"Sadece görmek istiyorum. Hepsi bu." Ardından kulağına yaklaşarak fısıldadı.

"Unutma... Yatağıma girmek için yalvaracak olan sensin demiştim."

"Çok küstah olduğunu biliyorsun değil mi?" Rahatsızlığı yok olmuş gibiydi genç hanımın. Gülmesini görmek onu mutlu etti.

"Bana saplantılı değil miydin? Gayet haklıyım küstah olmada leydim." Gözlerini kaçırarak,

"İlk geceden beri..."

Bu konuyu devam ettirmek istemediği apaçık ortada olan kadın, geceliği eline elarak hızla giyinme odasına doğru adım attı.

O gelene kadar oturmak bilmeyen Brandan, kafasına şarap şişesi dikmeyi bile denemişti.

Neden bu kadar gergindi ve böylesi yoğun hisler duyuyordu? Birçok çıplak ten görmesine rağmen onun kısa bir kıyafetle yanına gelmesi düşüncesi onu bu kadar heyecanlandırmamalıydı!

Neden sıcak terler akıttığını hissediyordu?

Üstelik en yakın dostu Raymond'ın kız kardeşine!

Kesinlikle kumar oynuyorum diye düşündü.

Gerçi kimi kandırıyordu ki? O kıyafeti bunun hayaliyle özenle seçmişti terziden.

Daha doğrusu en ince detayına kadar tarif ederek diktirmişti o geceliği. O gece balodan sonra arabaya bindiklerinde düşünmüştü bunu, Evangeline Campbell'e şüphesiz böylesi yakışırdı diye.

Odaya giren kadının üzerindeki geceliğe baktı, sonraysa kadına.

"Bingo!" Dedi. Her anlamda tatmin olmuş gibiydi.

"Sende kusursuz duracağından şüphem yoktu." Dedi gözleri hala kadının bedenindeyken.

Dünyada tek bir kadın temsili gerekse, bu kuşkusuz Eve olmalı diye geçirdi içinden. Hatları, yüzü ve zarifliği... Her anlamda doğal ve saftı.

Tam bir deli olduğundan emindi bu saatten sonra.

"Deliysem de bu kadının delisiyim." İçinden geçen sözlerden hiç hoşnut olmadığını belli eden bir burun ekşitmeyle sonlandırdı düşüncelerini.

Gömleğinin düğmelerini açtı ve kemerini soydu yavaşça. Kadın ise şaşkınlıkla ona bakıyordu.

"Brandan... N-ne-"

"Seninle uyumama izin veriyorsun değil mi Eva?" Dedi durgun ve kimisine göre sert denilebilir suratıyla.

"Feci uykum geliyor... Yalvarırım beni koltuklara mahkum etme." Gömleğini yere attı ve yatağa serildi.

İçini sıcacık bir duygu kaplayan genç kadın, gülümseyen dudaklarla ona baktı. Bir an için de olsa evli bir çift olduklarını hayal ederek ne kadar sevimli olduklarını düşündü durdu.

Birkaç adım geriye giderek boy aynasına baktı. Gerçekten de kendisine tam oturmuştu bu gecelik.

"Bu işi biliyorsun..." Mumları söndürdükten sonra parmak uçlarıyla ilerleyip yatağın diğer köşesine oturdu.

Ayın verdiği hafif aydınlıkla adamın yüzü daha bir çekici duruyordu.

Fısıltıya yakın bir tonla soruverdi.

"Ağabeyimi gördün mü?"

"Gördüm." Zampara gözlerini aralamadı bile.

"Meraklanmış gibi duruyor muydu?"

Biraz sessiz kaldıktan sonra hayır cevabını verdi Brandan.

"Anlıyorum..." Yanına uzanarak üstünü örttü.

O gece Evangeline derin düşüncelerden mi yoksa yanındaki adamdan dolayı mı bilinmez, sabaha kadar yatakta dönüp durdu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yağmurlu Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin