2

166 13 3
                                    

Genç kadın, indiği faytonun az ilerisindeki çamurluktan yansımasına baktı emin olmak istercesine. Evet, "kız kurusu Evy"den gerçekten de eser kalmamıştı.

Gülümsedi. Planı oldukça zekiceydi aslında. Arabaya biner binmez ilk olarak bayan Lydia'lara gitmelerini emretmişti. Lydia, onun en yakın arkadaşıydı ve şüphesiz ki kendisi dünyanın en güzel kadınıydı Evangeline'e göre. Ve haklı olsa gerek, Lydia cemiyetteki en yakışıklı kontu kapmıştı.

"Hangi rüzgar attı seni buraya, Eva?" Dedi tatlı gülüşüyle kadın.

"Bu akşamki baloya gideceğim ve bir elbiseye ihtiyacım var sevgili Lydia. Öyle bir elbise olsun istiyorum ki..." Takati yetmedi, yutkunduktan sonra devam etti cümlesine:

"Öyle bir elbise olsun ki, hiç kimse giyen kişinin bendeniz olduğunu anlamasın, tahmin edemesin bile. Osborne'u bilirsin... Onu şaşırtmak istiyorum Lydia, tek gayem bu."

Yere dikmişti gözlerini. Kendisi için bayağı uzun gelen bir süre sustuktan sonra devam etti.

"Ne bu iyiliği senden başka isteyecek kimsem var, ne de yapacağım bu deliliği söylediğim. Annem ve kız kardeşim de orada olacak ve ben-"

"Risk almak istiyorsun."

"Belki de eğlenmek."

"Osborne'la mutlu olacağını sanmıyorum Evy, o sana göre birisi değil."

"Lydia, bunları konuşmanın-"

"Sırası değil biliyorum. Sadece..." Dedi güzeller güzeli kadın anlayışlı bakışlarla.

"O adamı onaylamasam da, bu maceranı destekliyor ve deli gibi heyecanlanıyorum!"

Ayaklandı ve heyecandan kalbi durmak üzere olan kadını giyinme odasına doğru sürükledi.

"Seni baştan yaratacağım!"

Yansımasına bakarken söylendi sırıtarak. "Gerçekten de başarmışsın sevgili dostum."

Dantelli ve bel dekolteli gri bir elbise, bordo dudaklar ve gotik bir imaj... Bu kesinlikle kendisi olamazdı.

*

Çekingen adımlarla ilerlediği bahçede etrafında tanıdık birinin olup olmadığını kontrol etti.

Koca bir yalandı bu. Mr. Osborne'u arıyordu gözleri, kendini kandırmayı bırakmalıydı.

Taktığı maske sayesinde ne küçük kardeşi ne de annesi onu tanımayacaktı ne de olsa.

Birkaç defa bahçeyi turladıktan sonra, Osborne'u gördü. Yavaşça arkasından yaklaştı; zihninde birden karşısına geçip merhaba demek vardı. Ve onu şaşırtmak. Belki de kendine aşık etmek...

yanına varmasına birkaç adım kala kardeşi Suzy'nin aşığı Nathaniel'ı gördü onun yanında. Kahkahalarla konuşuyorlardı. Kaşları çatıldı Evy'nin istemsizce. Hayret, ikisinin arasının bu kadar iyi olduğundan haberdar değildi!

Genç kadın bir ağacın köşesinde durmuş puro tüttüren ikilinin arkasından yaklaştı sessiz sessiz. Şuan yaptığı şey hakkında en ufak bir mantıklı açıklaması yoktu fakat içgüdülerinin beynine bunu yapması için baskı uyguladığına emindi. Artık seslerini duyabilecek mesafedeydi.

"Minik Susan'ın ne kadar lezzetli olduğunu bırakalım da, ablasına geçelim ha ne dersin?" Dedi Nathaniel kıs kıs gülerek.

"Ee söyle bakalım dostum, Evangeline'den n'aber? Henüz altına yatmadı mı?"

"Hayır, ama çok yakında" dedi Osborne.

"Bugün onların malikhanesindeydim. Sümüklerini çeke çeke yukarı çıkıyordu yine, neye sinirlendiyse artık... Birkaç teselli verdim. Kıvama geldi eminim şimdiden. Tanrım... O kadar basit ki!" Dedi. Katıla katıla gülüyordu.

Yağmurlu Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin