Peki Ya Sonra? 2. Bölüm

1.4K 133 22
                                    

Yoğun geçen çalışma saatlerinden sonra vaktin öğle yemeğine geldiğini gören Elif, artık açlıktan isyan bayrağını çeken midesi yüzünden çalışma arkadaşı olan Serkan'a yemeğe önce kendisinin inmek istediğini söyledi. Arkadaşının "tamam" demesi üzerine deyim yerindeyse koşarak yemekhaneye gitmişti. Yemek sırasına girdiğinde tanıdık simalarla kısa bir merhabalaşmadan sonra telefonundan boşluk bulduğu her an yaptığı gibi hemen Wattpad programını açarak takip ettiği yazarların, okuduğu hikâyelerine yeni bölümlerin geldiğini görünce yüzünde tebessüm belirdi. Kitap okumak Elif için yemek yemek kadar önemli bir ihtiyaçtı kendisine göre. Kitap okumayan, kitap okumanın tarifi mümkün olmayan bir mutluluk sebebi olduğunu bilmeyen insanlar için çok üzülüyordu. Böylesi bir zevkten mahrum olmaları ya da hiç tatmamış olmaları ne büyük bir kayıptı onlar için.

Fırsat bulduğu her an nereden olursa olsun deli gibi kitap okuma potansiyeline sahipti Elif. Dışarı çıkarken çantasına mutlaka bir kitap atardı, hatta çanta alırken ilk dikkat ettiği özelliği kitap sığıp sığmayacağı olurdu ki diğer kadınların aksine şıklığı bir sonraki düşüneceği şeydi. Evinde huzur köşem dediği kitaplığının ve yeni evine eşya alırken ilk aldığı şey olan sallanan koltuğu Elif için şu dünyadaki en huzur bulduğu ikinci yerdi. İlk yeri çocukların mis kokularının buram buram koktuğu boyun girintileriydi hiç kuşkusuz.

Yemek sırasının kendisine geldiğini gören Elif, tepsiye kaşık, çatal, ekmek ve peçetesini koydu. Bugünkü menüde fırında peynirli makarna, mantar çorbası ve revani olduğunu görünce çok sevindi. Yemeklerini alıp uygun bir yer var mı diye masaların olduğu tarafa doğru yürümeye başladı ve çok sevdiği kür merkezi müdürü Süheyla hanımın kendisine gülerek gelmesini işaret ettiğini gördü. Hayrandı bu kadına Elif. 1.70 boyu, simsiyah saçları, bembeyaz teni ve insanın içine işleyen kara gözlerinin yanında çok iyi yürekli, güler yüzlü ve çok naif bir kadındı. Gülümseyerek yanına gidip "afiyet olsun Süheyla hanım" diyerek elindeki tepsisini masaya bırakıp karşısına oturdu. Yüzünde o şahane gülüşüyle; "teşekkür ederim, sana da afiyet olsun Elif" diyerek karşılık verdi. Keyifli bir sohbetle yemeklerini bitirdikten sonra Serkan beyin yemeğe ineceği için müsaade isteyip masandan kalkarken imalı bakışlara yine hedef olduğunu anladı Elif.

Otelde ister kendi departmanı olsun ister diğer departmanlar da kendi yaşıtı çalışanlarla işe başladığı ilk günden beri aralarına belli bir mesafe koyması, diğerleri tarafından Elif'in burnu büyük, kibirli tabirleri ile yaftalanmasına sebep olmuştu. Mesai çıkışları grup olarak sinema, bowlinge ya da yemeğe gitmek gibi yaptıkları programlara davet ettikleri ama her seferinde "hayır" cevabı almalarının da etkisi büyük olmuştu tabi Elif hakkında bu şekilde düşünmelerinin.



Dışarıdan bu şekilde göründüğü için içten içe huzursuz olsa da yapacağı bir şey yoktu. Evde cama yapışarak onu bekleyen kuru-pilav-cacık üçlüsüne bunu yapamaz, zaten kısıtlı olan zamanlarını onlardan ayrı geçiremezdi. Hafta içi Elif işte de olsa evde de olsa çocuklar okulda olduklarından, hafta sonları da babalarında kaldıkları için tüm günü beraber geçirmeleri neredeyse imkânsız haldeydi. Çocuklarına yeterince zaman ayıramadığından içi içini yerken, kendini bunun için suçlamaktan asla vazgeçmeyen Elif için onları evde bırakıp gezmek söz konusu bile değildi. Bundan sonraki hayatında tek istediği huzur, sağlık içinde kimseye muhtaç olmadan ve en önemlisi ömrü boyunca iki evladının yüzüne utanmadan bakarak, onların başlarını yere eğdirmeden yaşamaktı.

Ne dostlarının tavsiyeleri, ne Hakan'ın uzman olarak uyarılarını asla dikkate almadan, yanlış yaptığını bile bile kendi hayatını, hayallerini hiçe sayarak tek odağı çocukları için yaşamak olmuştu Elif'in. İçindeki o suçluluk duygusunu asla dindiremiyordu. Nasıl dindirsindi ki zaten? En yakınları bile Elif'in içinde neler yaşadığını bilmeden "rahat battı sana" ya da "sen macera arıyorsun kendine" diyerek en zor günlerinde bu haksız eleştirilere maruz kalmıştı. Hangi anne yapardı ki bunu kendi evlatlarına? Nasıl sırf macera olsun diye çocuklarını tek başına büyütmeyi göze alırdı? Kendisini bu ithamlarla suçlayan insanları hiçbir zaman anlamamıştı ve artık anlamak için de uğraşmıyordu.

Peki Ya Sonra?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin