Fallin'

1.2K 91 134
                                    

Bence beklediğinize değen bir bölüm oldu ama bakalım artık, yorumlarınızda göreceğiz... İyi okumalar!!! ❤️

Rosie

Bir denizin içindeydim. Yüzmeyi biliyordum, ağırlığım beni suyun yüzeyine çıkartıyordu ve ben yüzüyordum fakat ceplerimdeki taşları atmak o kadar içimden gelmiyordu ki, yüzeyde kalmak dibe batmaktan çok daha zorlayıcı bir hale dönüşüyordu.

Parıl parıldım fakat tenime dokunduğum an altın tozları uçuşarak silikleşiyordu.

Beyaz bir sayfa vardı. Hemen bir sonraki sayfa bembeyazdı. Tertemiz. Fakat ben o yanmış, yırtılmış, karalanmış ve buruşmuş bir önceki sayfayı ellerimle açmaya çalışıyordum.

Sanırım temiz şeylerden korkuyordun.

Ve derinlerde bir yerde biliyordum. Buna devam edecektim. Çünkü bazı şeyler böyleydi. İnsanlara bakabilmek için öncelikle kendi yüzünüze bakmayı becermeniz gerekiyordu ve ben bu buruşturduğum sayfa hayatımda bu kadar berbat bir halde dururken kendi yüzüme bakamıyordum.

Doğru bir yol muydu bilmiyordum. Dürüst olmak gerekirse, bunu her gün sorguluyordum. Beş sene çok uzun süreydi.

Birlikte geçirdiğimiz üç sene de öyle. Zamanın ötesinde bir uzunluktu bu. 'Tanrım onu 8 senedir tanıyorum ne kadar da uzun!' Diyebileceğim bir uzunluk değildi. Ben bunu 3.ayımızda fark etmiştim zaten. O zaman da çok 'uzun' diyordum.

İlmek ilmekti ilişkimiz. Ellerimizde minicik kırıntılar bile kalsa uzundu bizim için. Üzerinden atlayamıyorduk çünkü. O kısacık iplik benim boğazıma, onun bacaklarına dolanmıştı.

Ben kendimi bulabilmek için, kendime olan saygımı kaybetmemek için gitmiştim, oysa burada kalabilmişti. Ben yaşıyordum fakat o boynuma dolanan ip beni hiç bırakmamıştı. Bu yaşamak mıydı gerçekten?

Şimdi burada, bu koridorlarda tekrar var oluyor olmak kendi mezarımı ziyaret ediyormuşum hissini iliklerime kadar hissetmeme sebep oluyordu bu yüzden.

Acaba eskide var olan benden bu yüzden utanıyor mudur?

Tekrardan bunu yapabilecek miydik? Bu sefer yalnızca iş arkadaşı olmaya, bu dönüşüme ayak uydurabilecek miydik? Zaman gösterecekti.

Fakat ben, ilk konser günümüzde bile anlamıştım.

Biz tanıştığımız ilk gün, o an, birbirimize baktığımızda saatlerce harika bir hikaye yazmıştık. Şimdi ise, harfleri bile unutmuştuk.

*

Ellerimi başıma dayadım. Parmaklarımdaki yüzüklerin soğukluğunu alnımda hissediyordum. Muhtemelen bu hareketimle perçemlerimi mahvetmiştim fakat perçemlerimin şeklini bozmak için yüzüklerimden önce arenanın tam ortasına düşen yağmur damlaları çalışmıştı.

Hava bok gibiydi ve ben burada, teknisyenlerin başında durmak zorundaydım çünkü bu alanda teknik her şeyden ben sorumluydum ve bu beni yağmur ıslaklığını umursamadan zemine oturarak ellerimi başıma dayamama sebep olacak kadar yormuştu.

Üzerimdeki siyah yağmurluğun başını ördüğüm saçlarıma geçirdim ve etrafı boş boş izlemeye başladım. Bugün İngiltere'deki son konseri tamamlayacak ve hiç ara vermeden yarın gerçekleşecek olan Amsterdam konseri için Hollanda'ya uçacaktık. Turun teknik tarafında olduğum için otelim, uçaklarım, planım neredeyse her şeyim Harry'den ve kendi takımından tamamen farklıydı. Bunun işime gelmediğini söylemek yalan olurdu fakat böyle hayal etmemiştim.

Gerçekten, hiç böyle hayal etmemiştim. Çünkü daha önce çalıştığım hiçbir turda böyle bir konumda değildim ve ayak uyduramıyordum.

Eyes Wide OpenWhere stories live. Discover now