7-Tam bir centilmen

47 8 11
                                    

Viyana, 1833, Ekim

Ucubenin, Adrian'ın tahminleri doğru olmak zorundaydı. Dedikoduların şehir dışında bir evde yaşayıp Viyana'ya ara sıra uğrayan Lord Hans Greenberg'e ulaşması ne kadar zaman alacağını benim kestirebilmem mümkün değildi. Hiç hoşuma gitmese de bu konuda Adrian'a güvenmekten ve vaktimi boşa harcamadığımı ummaktan başka çarem yoktu.

Adrian Gruber... Onun hakkında ne düşünmem gerektiğinden artık emin olamıyordum. Geçtiğimiz günlerde Bağdat'ta olanları olabildiğince görmezden gelmeye çalışmış olsam da bu rezilliği unutabilmek mümkün değildi.

O bir yabancı, demiştim kendime. Onu bir daha görmeyeceksin. Hah! Rezalet!

Adrian Gruber koca şehirdeki herhangi biri olabilirdi. Ama tabii ki benim savunmasız anıma denk gelip öptüğüm kişi olmak zorundaydı. Bu kaderin ördüğü ağ falan değil, düpedüz gaddar bir şaka olmalıydı. Tabii Adrian'ın orada oluşu da tamamıyla tesadüf değildi. Abisi Hans babamı Bağdat'a kadar takip ettiği için o da dibime kadar gelmişti. Sırf Hans'ın ne yaptığını çözmek için bir kıtayı seyahat edişi komik miydi, ürkütücü mü karar veremiyordum. Adrian gerçekten de isteği için sınırları zorlamaktan çekinmiyor gibiydi. Belki de abisinin neler yapabileceğinin farkındaydı. Belki de bütün bunlar bittiğinde, yaptığım şeyleri neden yaptığımı anlardı.

Ya da anlamazdı. Ne fark ederdi ki?

Eğer baloda Adrian'ın nasıl davrandığını görmeseydim, abisinin hareketleriyle bu kadar ilgilendiğine inanmazdım. Adrian her şeyden haberdar olmak, çevresinde yaşanan her şey üzerinde kontrolü ele almak istiyordu. Bana kalırsa bu çabası fazlasıyla gülünçtü. Karmaşanın ne olursa olsun insanı bulduğunu, her şeyin anında birbirine girebileceğini birinci elden tecrübe etmiştim ne de olsa. Bu saatten sonra olacak şeyleri kontrol altına alma fikri bana oldukça ilginç ve kesinlikle imkansız geliyordu.

Zavallı, aptal ucube çapraz ateşin ortasına haberi olmadan son hız ilerliyordu ve bunu kendinden son derece de emin bir şekilde yapıyordu. Söz konusu taraflardan biri ben olacak olsam da, Hans bunu kendi ailesine kendisi yapmıştı. Bu savaşı o başlatmıştı. Ben sadece yaptığının karşılığının onu bulduğundan emin olacaktım. Bundan etkilenecek kişiler benim değil Hans'ın hatasıydı ve sonuçlar da benim problemim olmamalıydı.

Wolf'ların evinden geri dönerken Olivia'ya sergiye Adrian'ın beni de davet ettiğini söylemiştim. Bu bilgiyi ona verirsem o da tüm şehre Adrian Gruber'ın beni nasıl bir davetiye aracılığıyla değil de bizzat kendisi evine davet ettiğini ballandırarak, hatta bire bin katarak anlatabilirdi. Böylelikle bu akşam Gruber'ların malikanesinde bütün gözler bizim üzerimizde olabilirdi. Biz de tıpkı Adrian'ın dediği gibi rolümüzü iyi oynayıp bu ilgiyi lehimize kullanacak ve söylentilerin Hans'a kadar ulaştığından emin olacaktık. Her şey bu kadar kolaydı. Tabii Adrian yine bir pürüz çıkarmaz, beni başka şeyler öğrenmek için köşeye sıkıştırmaya kalkışmazsa.

Öyle olsa bile, sıkışık bir durumdan kendimi kurnazlıkla kurtaracak kadar tecrübem olduğuna emindim.

Bağdat'ta olanlar akla gelince, Adrian ile ilgileniyormuş gibi görünmek kulağa çok kolay görünse de öyle değildi. Burada her şeyin kontrastı başkaydı. Kilometrelerce ötede bir hanın bahçesinde evinden uzak olan ve güneş doğarken beni bütün dünya unuttururcasına öpen büyüleyici Adrian'ı düşündüm... Aklımda canlanan görüntü baloda benimle dans eden o kontrol manyağından çok uzaktı. O iki insanı birleştirmekte hala zorlanıyordum ama aynı kişiydi işte, aynı mavi gözler ve aynı kadife ses... Acaba hangi Adrian gerçekti?

Kes şunu, diye azarladım kendimi. Hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

Evet, Adrian hala çekici bir adamdı ama bu saatten sonra ikimiz de birbirimiz için birer piyondan başka bir şey değildik. Tabii benim onu, kendi kalesinde mat edeceğimden haberi yoktu. Kendinden ve bilgisinden o kadar emindi ki benim onu ayakta uyutabileceğime dair gram fikri yok gibi görünüyordu. Bu kibri bana oldukça güzel hizmet edecekti. Onu kör eden şeyin kendi küstahlığı ve tamahı olduğunu anladığında bundan belki bir iki ders çıkarır ve kendini bu kadar üstün görmeyi bırakırdı belki. Ya da bırakmazdı, umrumda değildi.

Bağdat'ın Ötesi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now