Hem onu konuşturup, hem de rahatsız hissetmemesi için çok ince bir ayarı tutturmak gerekiyordu Peter'da. Onu belki de en yeni tanıyan arkadaşı olmama rağmen bunu çözmek çok vaktimi almamıştı. Belki de diğerleri benim kadar iyi gözleyememişlerdi onu.

"Hey," dedi Peter kitabını çantasına sıkıştırmak için çırpınırken kızlara gülümsedi. "Binns'in cadılar meclis ve kabilileri gruplandırmasını not alabildiniz mi? Son beş tanesini kaçırma—"

"Bana yer tutacağını sanıyordum." Celine onu kesince zaten kaplumbağa hızıyla ayırmakta olduğum notlarıma bir ağır çekim daha kattım. İşler kızışacaktı.

"Ne? Nerede?"

Celine'in yanındaki kız da bunu anlamış gibiydi. Rahatsızca omuzlarını kendi içine doğru çekmeye çalışıyor, kaşları çatılıyordu. İkisinden uzaklaşıp benim tarafıma geldi.

"Hey," dedi sessizce. Sesi tıpkı Peter gibi nazik ve çekingendi. "Ben Kierra."

Kierra tamamen iyi niyetle bana kendini tanıtarak düşünceli oluyordu, farkındaydım. Ama Peter ile Celine arasında dönen kaos daha çok dikkatimi çekiyordu şu anda.

"Hey," dedim hızlıca gülümserken elinin havada olduğunu yakaladım. Saçları ile aynı renk ojeleri vardı. Yumuşak elini sıkarken gülümsemesi daha da genişledi. Bu öğrencilere birisi melek rollerini üstlenmeleri için maaş ödüyor olmalıydı. Ne zaman aralarında olsam bir Disney karakteriyle konuşuyormuş gibi hissetmeden edemiyordum. Benim bunu açık açık tuhaf bulduğumu anlasalar dahi görmezden geliyorlardı üstelik. "Sukie."

"Sınıfta. Hep sana yer ayırdığımı biliyorsun."

Celine'in kızgın ama etrafta toparlanan öğrencilere, ya da bana, duyurmamak için sessiz sitemini duyunca Kierra'ya yönelttiğim odağım tamamen dağıldı. Peter ikisinin arkadaş olduğunu ama pek de yakın olmadıklarını söylemişti. Bu yüzden şimdi gerçekten oturma düzeni konusunda küçük bir çocuk gibi mızmızlanmaya hakkı olup olmadığından o kadar emin değildim.

Peter'a bakınca ise parmak uçlarım karıncalandı. Eklemlerim kasıldı. Sinirlenmeye başlıyordum. Hem de ne kadar beni ilgilendirmediğini bilsem de. Peter bana bir başkası ile oturması gerektiğini söylememişti. Klaire'i bir süre görmek istemediğimden, ondan kaçıyordum. Bu yüzden sınıfın gerilerinde tek başına oturan Peter'ın da bu dersi aldığını gördüğümde tüm gerginliğim gitmiş, sonunda rahatlamıştım. Birkaç dersi beraber aldığımızı biliyordum fakat genelde uyumaktan başka hiçbir şey yapamadığım Binns'in dersinde sınıfa daha önce göz gezdirmediğim için pişman olmuştum. Peter aylardır sınıfın bir köşesindeydi.

Ve bu sırada da Celine ile oturuyordu demek.

Celine'i anlamak çok basitti. Kıskançlık, kaybetme korkusu ve çaresizlik birleştiğinde ortaya çıkacak sahnenin buna benzer bir tane olacağı da açıktı. Ancak Peter benim de arkadaşımdı. Böyle bir seçim yapması gerektiğini tahmin edememiş olması onun suçu değildi. Belki de ben oturabilir miyim diye sorduğumda bana hayır, diyememişti yalnızca. Her ne olursa olsun Peter'ın bu kadar suçlu görünüp, üzgün ifadesini takınırken birinin hala onu azarlıyor olmasına öfkelenmiştim. Elimde değildi.

"Üzgünüm. Bunu yaptığının farkında değildim."

"Sorun değil," dedi Celine derin bir nefes alırken göz ucuyla bana bakıyordu. Selam vermek için elimi kaldırdım ama gözlerini kaçırdı. "Bir şeyler yapmak ister misin? Nick ve Kierra yeni bir oyun buldular. Bana sorarsan epey sıkıcı ama Nick ve sen her şeyi eğlenceli hale getirebilirsiniz."

Peter, Celine'in son sözleriyle yüzü bir ton pembeleşti. Bir tane gamzesini görünce nedense Celine'in onu kızartıp, güldürebiliyor olması onu üzmesinden daha çok canımı sıkmıştı. Peter'ın tepki göstermesini mi bekliyordum? Belki de ona aynı ateşle karşılık vermesini?

Golden Boy and Princess // Slytherin+HufflepuffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin