7th chapter' i won't let you go

175 14 9
                                        

Çok uzun zamandır yazmıyorum bunun sebebi hem okul düzenimi oturtamadığım için hem de son zamanlarda çok ağır şeyler yaşadım, toparlamam zaman aldı ki hala tam olarak toparladığımı sanmıyorum ve bu bölümde onun izlerine sıklıkla rastlayacaksınız. Yorum ve votelarınızı bekliyorum. İyi okumalar...

Hastahane kokusu, ümitsiz bakışlar, korku, endişe... İşte tüm bunları hissederek hastahaneden içeri girdi Kang Taehyun. Başını biraz daha eğip şapkasıyla gözlerini biraz daha gizleyerek Doktorun odasını hastahanedeki çalışanlara sorup buldu ve kapıyı çaldı. İçeriden onaylayıcı bir takım sözler geldiğinde içeri girdi. Doktor içeriye girdiği anda oturduğu yerden kalkıp ona elini uzattı. Taehyunsa uzattığı eli sıktı ve karşısındaki koltuğa oturdu.

"Doktor bey uzatmayacağım. Ne için çağırdınız beni? Ben hastahaneye bile gelmedim bu zamanlarda. Anlamaya çalışıyorum bu gizemli telefonlar falan ne oluyor?"

Doktor elindeki belgelere üzülerek baktı, ardından bu genç yaşta sahip olduğu tek insanı kaybedecek olan Taehyuna.

"Annenizin durumu... Biliyorsunuz değil mi? Durumu hiç iç açıcı değil."

Taehyun kaşlarını çattı.

"Annem mi? Annemin neyi var?"

Doktor ona şaşkınlık içinde baktı. Hangi evlat bilmezdi annesinin hasta olduğunu? Biraz kınadı önyargıyla onu.

"Anneniz kanser, Pankreas kanseri hem de son evre."

Tehyun duyduklarıyla şok içerisinde doktorun yüzüne bakıp gözlerini kapatıp açtı hızlıca ve ağzını açtı ama o sırada adeta sözleri karadeliğe kaçmış gibi kaldı,beyni durdu sanki.

Taehyun hayatında hiç tatmadığı bir duyguyu tadıyordu. Vücudundaki kan durmuş gibiydi boğazında bir yumru olmuştu. Ağlasa ya da konuşsa nefes alamayacak gibiydi.

"Ne? Nasıl? Ben..." Ağzından nihayet bir kaç manasız da olsa lafız düşmüştü. Doktor tecrübe anlayış içinde genç adama baktı.

"Taehyun bey size yalan söyleyip ümit vermeyeceğim. Annenizin ameliyatla, ilaçlarla kurtulma olasılığı bu saatten sonra çok düşük. Buraya geldiğinde kanser tüm vücuduna dağılmıştı öyle ki kemiklerine vurmuştu. Dayanılmaz ağrılarla geldi buraya. Şuana dek anlamamasına gelirsek bu doğal çünkü pankreas kanserini fark etmek gerçekten zor."

Taehyun ellerini sıktı derin bir nefes aldı ve öfkeyle ayağa kalktı.

"NE DEMEK HİÇ ŞANS YOK! HİÇ DENEDİNİZ Mİ TEDAVİYİ?"

Elleri titrerken sanki dünya ayağının altından kayıyordu Taehyunun.

"Taehyun bey böyle hastalarda yapacak emin olun bir şey yok. Yaptıklarımız yalnızca beyhude bir çaba içine girer. Anlıyorum sizi, ümidinizi diri tutmaya çalışıyorsunuz ama yapabil-"

Taehyun hızlıca odadan çıktı. Daha fazla dinleyemezdi bu adamı. Ne demek ümit yoktu? Onu ölüme mi terk ediyordu bu adam? Bacakları titredi dışarı çıkarken. Başını eğdi tanınmamak için ve arabasına bindi. Elleriyle yüzünü kapattı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Beyni bulanıyor, nefesi kesiliyor ve akmakta olan gözyaşlarını özgürlüğüne kavuşturuyordu. Göğüsüne sanki yüzlerce kiloluk bir taş koyulmuştu.

Şiddetli hıçkırıkları dururken kendini koltuğa yasladı ve sessizce gözyaşlarını döktü. Titreyen ellerini arabanın anahtarlarına atarak arabayı çalıştırdı ve arabasını doğrudan annesinin evine sürdü.

Yolda giderken düşünüyor ve bir yandan da gözyaşlarını döküyordu. Ona bunu nasıl söylemezdi? Ondan o kadar mı nefret ediyordu? 

Bir müddet sonra bunları düşünmeyi kesti. Annesi onu istiyorsa vursun, umrunda değildi, yanına gidecek ve ona bakacaktı.

lost' Kang TaehyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin