''İşlerin varsa sen gelme. Belki yetişemezsin bir sonrakine gelirsin. Hem daha bir şey anlaşılmaz. ''

''Olur mu öyle şey! İlk kez bebeğimizi göreceğiz. Şimdiden uykularım kaçıyor, acaba nasıl bir şey?''

''Siyahlıklar içindeki ekrandan doğru dürüst bir şeyler seçeceğini sanmıyorum ama sen bilirsin.''

Cihangir karısının bebekleri hakkında bu denli ilgisiz ve soğuk konuşmasına biraz bozulmuştu. Hala bebeği kabul edememiş olması sadece ikisi arasındaki değil bebekleri ile kendisi arasındaki uzaklığında artmasına neden oluyordu.

''Olsun ben yine de gelmek istiyorum. Siz psikologdan çıkınca şoför sizi doktorun muayenehanesine götürür ben de direkt oraya gelirim. Üç gibi orada buluşuruz. Randevumuz üç buçuk gibi.''

Deniz aklından basit bir matematik hesabı yaptı. Psikoloğa bir de gidecekti. Ve görüşmeye girmeden bir taksiye atlayıp hemen hava alanına giderse üçte kalkan uçağa yetişebilirdi. Cihangir doktorun muayenesinde olduğu anlarda o çoktan uçağın içindeki yerinde koltukta oturuyor olurdu. Zaten o saatten sonra gittiğini öğrense bile onu durdurma şansı olmazdı.

''Tamam orada buluşuruz o zaman. Ben artık yatıyorum yarın yorucu bir gün olacak.'' diyerek ayağa kalktı.

''Canım herhangi bir yardıma ihtiyacın var mı, geleyim mi? '' diyen Türkan'a gülümseyerek;

'Yok canım siz rahatınıza bakın biraz halsiz hissediyorum, yatıp dinlensem iyi olacak.'' Diyerek odasına doğru gitmek için merdivenlere yöneldi.

Onun gidişini izleyen iki kuzen birbirlerine bakarak gülümsediler.

''Ne dersin biraz daha iyi gibi sanki?''

''Evet Cihangir abi. Ben sana demiştim zamanla düzelecektir her şey.''

''İnşallah Türkan. Onun eski hallerini o kadar çok özledim ki. Bu psikolog görüşmeleri iyi sonuç verecek gibi duruyor.''

''Evet öyle.''

''Sen yine de beni yarın haberdar et durumdan. Bir sorun olursa hemen gelirim.''

''Tamam sen merak etme.''

Deniz odasına çıkınca kullandığı çantaların en büyüğünü seçerek içine bir günlük ihtiyacı olan kıyafetini ve gerekli birkaç malzemeyi yerleştirdi. Biletini, kimliğini ve pasaportunu da koyarak çantasını kapatıp dolabın en arka bölümüne koyarak birilerinin görmesini engelledi.

Yarın itibariyle artık bu şehirden tamamen ayrılarak yepyeni bir hayata başlayacaktı. Elini karnına götürerek mırıldandı.

''Yarın büyük gün. Seninle ne yapacağım bilemiyorum. Fransa'ya gidince kararımı vereceğim ama seni seçmezsem sakın bana darılma ufaklık. Çünkü senin gelişine hiç hazır değilim. ''

Cihangir karısından saatler sonra yatak odasına gittiğinde onun kollarını karnına dolayarak cenin pozisyonunda uyuduğunu görünce gülümsedi. Uykusunda sanki bebeğini korumak kollamak ister gibi bir hali vardı. Deniz'in her ne kadar buna hazır olmasa da onu seveceğini sahipleneceğini biliyordu. Karısı karıncayı bile incitmeye kıyamazken kendi bebeklerine asla sırt çevirmezdi. Bundan adı kadar emindi. Yavaşça yatağa uzanarak ona aynı şekilde arkasından sarıldı. Ellerini onun ellerinin üzerine koyarak sanki destek verircesine dokundu. Hayal ettiği aileye sahip olduğu için çok şanslı olduğunu düşünerek gözlerini huzurla kapattı.

Ertesi gün sabah kahvaltısında sadece iki kişi vardı. Türkan geç saatlere kadar Ali Eren'le konuştuğu için kahvaltıya yetişememişti.

Denizse gece boyu doğru dürüst heyecandan uyuyamamıştı. Kocasının işe gitmek için alelacele kahvaltı yapışını izliyor masadaki yiyeceklerden hızlı hızlı ağzına atıp her zamanki gibi sırf bir şeyler yemiş olmak için yediğini bilerek gülümsüyordu. Lacivert bir takım elbise giymiş, sinek kaydı tıraşını olmuş bay mükemmel edalarında işe gitmeye hazırlanıyordu. 'Sanki bu sabah her zamankinden daha mı yakışıklı görünüyordu ne?' diye düşünmeden yapamadı Deniz. Belki de dergi röportajı için böyle tapılası görünüyordu. Birden onunla konuşacak olan muhabir aklına gelerek damarlarında gezen kıskançlıkla ellerinin karıncalandığını hissetti. Daha öncede odasında gördüğü o sarışın uzun bacaklı mini etekli kadın mı gelecekti görüşmeye. Sonra düşündüklerinin bundan sonra anlamsız olduğunu hissederek ona yeniden dikkatlice bakmaya devam etti. Onun yüzünü bir daha ne zaman ve nasıl görecekti bilemiyordu ama özleyeceği kesindi. Aylar boyunca ona o kadar çok alışmıştı ki. Kalbinin bir anda hızlanmasından yüreğinin derinliklerine gömmeye çalıştığı aşkın yeniden hareketlendiğini hissetti. İnkar edecek değildi onu hala çok seviyordu. Tüm yaşananlardan sonra, ona sarf ettiği tüm o ağır ve yaralayıcı sözlerden sonra yine kalbi onu gördüğünde kuş misali kanatlanacak gibi pır pır ediyor, göğüs kafesini zorlayarak uçup gitmek istiyordu. Fakat bugün kalbi değil bedeni buradan uçup gidecekti. Ya kalbi? Belki çok uzun bir süre daha onun için atmaya devam edecek sevgisi giderek kara sevdaya dönüşerek canını yakmaya devam edecekti. Ama gitmezse ömür boyu arafta yaşayacağından emindi. O anda hareketlenerek masadan kalkan kocasının ansızın yanağına bıraktığı öpücükle afalladı.

GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİRWhere stories live. Discover now