twelve

656 55 14
                                        

Sırtımdaki çanta ile hızlı yürümeye gayret ederek okul bahçesinden çıktım. Daniel'ın biricik(!) ikizi ile buluşmaya gidiyordum. İki gün önce bana bugün gerçekten kendisinin iyi birisi olduğuna ikna etmek istediğini söylemişti.

Yeonjun'u ilk gördüğüm gün aslında Daniel'a hissettim duyguların hiçbirini hissetmemiştim. Hissedememiştim. Ama içimin bir köşesi onun da Daniel gibi olduğunu haykırıp duruyordu. Bu sesi kesmek için ona sunduğum bu teklifi kabul etmesi aslında Daniel gibi olmadığını gösteriyordu ama içimdeki ses hâlâ gitmemişti.

Kafamda dönen konuşmaları kısa bir süreliğine de olsa raflara kaldırıp karşımdaki kafenin içine girdim. Gözlerimle Yeonjun'u ararken kafenin arka taraflarından bir el ve daha sonrasında da pembe saçlar görmem ile adımlarımı o tarafa çevirdim. Yeonjun gelmiş ve beni bekliyordu. 

Yanına gittim ve karşısına oturdum. Çabucak konuşup eve gitmek istiyordum. Onun yanında durmak sebepsiz yere heyecanımı ortaya çıkartıyordu. 

"Evet seni dinliyorum."

Derin bir nefes aldı ve tam ağzını açıp konuşmaya başlayacağı sırada arkamdan gelen sesle ikimizde gözlerimizi sesin sahibine çevirdik.

"Beomgyu hyung sakın onu dinleme!"

Gelen Kai'dı ve fazla öfkeliydi. Hızlı adımlarla yanımıza geldi. 

"Yeonjun seni kandıracak. Daniel ve o senin duyguların ile oynayacak. Ona sakın güvenme!"

Kai'ın dedikleri beynimin içinde yankılanırken oturduğum sandalyeden hızla kalkmam ile sandalye gürültüyle yere düştü. Çıkan sese aldırış etmeden Yeonjun'un yüzüne baktım. Beni gerçekten kandıracak mıydı?

"Bunlar doğru mu Yeonjun? Kai'ın dedikleri doğru mu?!"

Sesim biraz yüksek çıkınca çevremizdeki masalarda oturanlar bize baktı. Onaylamayan gözler ile.

"Hayır, doğru değil. Yani aslında..."

"Aslında ne?!!"

Sinirli ve kırılgındım. Ona bir şans vermek istemiştim. Gözlerim sinirden dolmaya başlayınca Yeonjun dışında her şeye bakmaya başladım.

"Beomgyu bana bak."

Bakmadım. Bakarsam daha çok kırılırdım.

"Beomgyu lütfen. Bana bakar mısın?"

Yine bakmadım. Bakmayacağımı anlayınca derin bir nefes aldı. Titrek bir nefes.

"Olaylar karışık ama yemin ederim buraya seni kandırmaya veya başka bir kötü niyet ile gelmedim Beomgyu..."

Sesinde pişmanlık vardı, umut vardı... Belki de daha fazlası.

Üçümüzün arasında büyük bir sessizlik oluştu. Bundan sonra ne olacağı bilinmeyen bir sessizlik.

"Sonunda sizi buldum. Beni neden beklemedin Kai?"

Üçümüzde gelen kişiye baktık: Kai'ın flörtü bilemiyorum belki de sevgilisi Soobin. Soluk soluğaydı. Anlaşılan yetişebilmek için koşmuştu. 

"Kai, Beomgyu'ya ne anlattın?"

Soobin'in yüzündeki ifade bir şeylerin yanlış olduğunu bas bas bağırıyordu.

"Bilmesi gerekenleri."

Soobin başını iki yanına salladı. 

"Hayır hayır. Yanlış şeyleri biliyor. İkinizde."

Kai ve beni işaret ederek konuştu. Ne demeye çalıştığını anlayamıyordum. Kafam kazan gibi olmuştu.

"Biraz daha açar mısın Soobin? Ne demeye çalışıyorsun?"

choi twins | yeongyuWhere stories live. Discover now