"Hayır... Hayır, yani rahatsız olmadım."

Gülümsemesi dudaklarına yayıldı. Derin bir nefes aldığında soğuktan titreyen çıplak bacaklarımı birbiri üzerine attım. Aldığı karton kahve bardağına ellerimi sararak kendime doğru çektim.

"Ferimah... Pek tanışma fırsatımız olmadı. Bende düşündüm ki abimin sevgilisini daha yakından tanıyabilirim."

Kaşlarım çatıldı. Dudaklarım aralandığında, "Biz..." diye söze başladım ama ne diyeceğimi o kadar bilmiyordum ki duraksamak zorunda kaldım. "Neden öyle bir kanıya vardın ki?Sandığın türde bir ilişkimiz yok."

Elleriyle kafasındaki bereyi düzeltirken, "Nasıl ya?" diye sordu kendi kendine. "Ciddi misin?" Söylediklerime akıl sır erdiremeyerek dudaklarını büzdü. "Ama o gece abimi gördüm... Delirmişti ve delirdiği sendin."

Parmaklarım avuç içime gömüldü. Kelimeleri üzerime ucu ateşli oklar gibi yol almaya başladığında öyle bir delinin delirdiği kişi olmanın verebileceği ağırlık taş oldu, oturdu içime.

"Böyle konuşman anlamsız. Yanılmışsın," dedim aksini dilimden dökmemek için çabalarken. "Böyle bir durum söz konusu değil." Böyle bir durum söz konusu değildi ama beni öpüyordu, onun öpmesine karşılık veriyordum. Ona tutunuyordum ama sonra öyle bir an geliyordu ki tutunduğum dallarını kendi ellerimle kopartıyordum.

"O gece bana bağırdı. Tamam, beni sevmiyor... Ama hiç o kadar sert de olmamıştı. Senin için korktuğu barizdi Ferimah."

Yüzüne yayılan soluk renkli hüzün esmer tenini bulandırdı. Gözlerindeki kırgınlık bana derinden çizikler bırakırken, "Neden öyle söyledin?" diye soru attım ortaya.  Bu soruyu sormak bile kalbimi ağrıttı. Sevilmeme hissi... İnsanın içini çürüten acımasız bir kurtcuktu. "Böyle düşünmemelisin. Sana olan düşkünlüğü korkusunu tetiklediğinden sert çıkmıştır. Yoksa kardeşini neden sevmesin ki?"

"Ben..." dedi sesi inceden inceden kaybolurken. Gülümsemesi karardı. "Babamın öldüğü gün doğmuşum. Neden sevsin ki?"

Bazen Tanrının, kulu uzansın diye uzatmadığı elleri olurdu. Yarayı açan bizdik, saran da biz olalım diye belki de. Çora'nın gözlerimin önünde küçük bir kız çocuğuna evrilmesi saniyeler içinde oldu. Mahzunluğu ile isyanını içine gömerken masanın üzerinde duran eline doğru uzandım.

Ellerini tuttuğum an kafasını kaldırıp bana baktı. Bu hareketim onu o kadar utandırdı ki, elimi uzattığım ve onu utandırdığım için pişmanlık duydum. Birini utandırmanın verdiği his utanmaktan daha ağırdı. Dudaklarımı aralayıp bir şeyler söylemem gerektiği kanısına vardığımda kafamda devrik cümleleri toparlamaya çalışıyordum. Sonunda konuşacaktım ki hemen  ilerideki açık otoparka aniden giriş yapan siyah cip ile gözlerimiz oraya döndü.

Cipi görür görmez tanıdım. Siyah film çekilmiş camları sonuna kadar kapalıydı ama direksiyon kısmındaki yarıya kadar açıktı. Boş yere park olur olmaz kapı açıldı ve Çakır araçtan inerken dev kadar boyuyla etrafa üstten bir bakış attı. Baştan aşağı siyah giyinmişti. Pardesüsü dizlerine kadar geliyordu. Siyah, deri eldivenleri ile karşımda bir anda bu kadar asil duruyor olduğu gerçeği tokat gibi çarptı yüzüme. Nefesimi tuttuğumu bile anlamadığım zaman diliminde  yosun yeşili gözleri, içinde çağlayan suyunu bize baktığı an durdurduğunda yüzündeki ifade bozguna uğradı.

DEHARİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin