Hoca ses çıkarmadan yerine oturduğunda " pars sende annene güvenme" diyerek ulaş yanıma sırayı sesli bir şekilde çekerek oturmuştu.
Yüzü hiç benden tarafa dönmezken döndüğünde de ben diğer tarafa kafamı çevirmiştim.

Hocanın sesiyle kafamı kaldırırken olanları sessizce seyrettim.
"evet Sercan bugün bize namaz dualarından birini okuyacaktın" dediğinde Sercan yerinde sallanarak kalkarken kafasını sallayıp " h.. Hocam abdestim y.. Yok boşuna günaha gşrmeyede gerek yok" diyip sırıttıpında bütün sınıf gülerken hoca biraz Sercandan tarafa yaklaşıp " çocuğum sen günah ne onu bile bilmezsin kaldı ki günahtan bol ne var sende oku hadi" dedi.

Sercan olumsuz anlamda kafa sallayıp " olmaz hocam sizin yüzünüzden günaha giremem" ne kadar bunları ciddi gibi söylesede hepimiz bahane olduğunu bildiğimizden gülmüştük.
Hoca iyice Sercan ' a yaklaşıp " bana doğru Bi nefesini ver bakiyim" dediğinde doruk " hocam ölürsünüz, ha bunun nefesi ha Bi kokarcanın ossuruğu" dediğinde ben çok yüksek bir kahkaha atıp kafa sallarken bana bakan ulaşı görmemle gülüşüm solmuştu.

"öğğhkk midem kalktı kapat kapat ağzını.... İçtin mi sen sabah sabah" diyince hepimiz tekrar gülerken Sercan olumsuz anlamada kafa sallayıp " hocam valla ben bişey yapmadım meyve suyumun içine alkol katmışlar... Sen yaptın demi lan" diyip doruğa vurduğunda biz gülerken dorupun Bi itmesiyle zaten sarhoş olduğundan sallanan Sercan direk duvara yapışmıştı.

Hoca yerinde birşeyler mırıldanıp eliyle kapıyı göstererek " tövbe tövbe, çık dışarı Sercan... Ailen gelsin ara kapıda" diyince Sercan hocaya doğru el sallayıp " bu hoca bana taktı" diyererek sınıftan çıktığından söylenip gülenler olurken hoca bu sefer gözüne sercanın yanında oturan doruğu kestirdipinde doruk kafasını hoca harici her tarafa çevirirken "dorukcum sen Bi dua oku bakalım" dediğinde yavaştan gülmeler başlarken doruk biraz düşünüp " elhamdülillahi rabbil eğl-" derken hoca durdurup " yavrucum o sure" dediğinde doruk kafa sallayıp yeni bir duaya başladı " iza cae e-" derken hoca tekrar durdurdupunda biz gülğşmeye ve onları dinlemeye devam ediyorduk.

"doruk o da sure" hocanın bıkkınlıkla söylenişine doruk kafa sallarken " hocam ben dua yerine sureleri ezberlemişim" dediğinde yandan tombul adını bilmediğim kız sıranın altını işaret ederek " yalan atıyo hocam onları da sıranın altından bak-" derken doruk sıranın üstündeki su şişesini kıza fırlatarak " sen sus kız" dediğinde yine yüksek bir kahkaha kopmuştu.
Doruk kıyafetini düzlertirken hoca olumsuz anlamda kafa sallayarak ona da kapıyı işaret ettiğinde dorukta sessizce kıza arkadan el hareketi çeke çeke sınıftan çıktı.

Dorukta çıkınca yavaş yavaş sınıf sessizleşirken bir anda önüme gelen6beyaz kağıda sonrada bunu bana iten ele baktım.

Elinin üstünde bile morluklar olan ulaşa sırıttım oh olsun Yalçın iyi benzetmiş.
"bu ne?" ulaş göz devirip " kağıt" dedi. Sağolsun bilmiyordum beni aydınlattı.
"neden benim tarafıma bıraktın" dedi de ulaş kafasını sıraya yaslayarak " hızlı ol son ders hariç hiç bir derde katılamıcam antrenman var beni çiz" ulaş 'ı mı çizeyim? Ne yüzsüz bir çocuk, daha yeni neler yaptı bide üstüne onu çizmemi rica da etmiyor emir veriyo.

Ulaşa olumsuz anlamda kafa sallayıp "istemiyorum" dediğimde ulaş kaşlarını havalndırmıştı.
Göz ucuyla telefonuna bakan parsı gösterirken "onu koca sıraya çizmiştin, beni çizmek mi zoruna gidiyor?" diyip bir anda elini bileğime attığında yüzüm buruşurken "ruh hastası bırak bileğimi istediğimi çizerim... O an onu çizmek istiyordum çizdim bu kadar" dedim.

Ulaş üst dudağını yakarak bileğimi yavaşça bırakırken " seni anlamıyorum, hem ona yakın olmamı istiyorsun, hemde beni ondan uzak tutmaya çalışıyorsun... Yoksa kıs-" derken ulaş işaterek parmağını havaya kaldırarak beni susturdu ve " tamamlarsan o sözcüğü hiç iyi şeyler olmaz... Sen umrumda değilsin, sadece bir kukla gibi düşün işim bitince seni bir köşeye atacağım " her sözü bir bir yüzümde baskı yaparken çalan zille kitlenmiş beni öylece bırakıp getirdiği spor çantasını alarak sınıftan ayrıldı.

💨💨💨💨💨💨💨

Son ders'e kadar ulaşın son dedikleri beni itmesi falan hiç aklımdan çıkmamıştı. Gözüm ne pars'ı nede dersleri görmüş hiç bişey den anlamamıştım.

Donuk bir şekilde topladığım çanyamla geçen insanların arasına karışacağım sıra bir anda çakıl üstüme koca bir çuvalın içinden topun ucunu verdi.
Ben ablamazca ona baka kalmıştım.
Çakıl göz devirip kolundaki saate bakarak " benim toplantım var geciktim bunları da beden hocası elime tutuşturunca geri veremedim" dediğinde ben ona hala ablamazca bakarken çakıl bana göz devirip "erkek soyunma odasına bırakırsan sevinirim" diyip sonuna hiç samimi olmayan gülümsemesini eklerken daha ben tamam yada hayır bile demeden öylece yanımdan ayrıldığında boşalan koridorların arasından yavaşça en alt kattaki erkek soyunma odasına ilerledim.

İçeri yavaşça kafamı uzattığımda kimsenin olmadığını gördüğümde sevinçle erkek soyunma odasının bir bölümüne örülmüş demir ağların arasına kapıyı kapattığım gibi bir bir topları attım.

"doruk kıyafeti mi getirdin" diyip bir anda ulaş üst tarafı çıplak kalbinden çıktığında kaşlarım havalanırken hızla kapıdan tarafa dönüp gözlerimi yumdum.
"b.. Ben top yerleş.. Tirmeye yani şe. Şey" aptal balım kekelemenin sırası mı
"her neyse çıkıyorum ben" diyip arkadan ses gelmeden kapıya uzandındıpım da indirilecek bir kulp bulamadığım için kaşlarım çatılırken kulağımın dibinde nefesini üfleyen ulaşla içim ürpermişti.
Kulağımın dibine alaycı bir tavırla gülüp " bir soyunma odasının kapısı neden yarı açık kalır?... buradaki kulp kırıldı anlıyacağın karşı taraftan biri açana kadar kilitli kaldık gerizekalı " dedi.

SERSERİ (ulba) Where stories live. Discover now