Bu neydi şimdi? Yerde sebepsiz yere dayak yiyen ulaş'a birde karanlıkta yüzünü seçemediğim çocuğun sırtına dehşetle bakarken istemsizce ağzımdan bir hıçkırık sonrasında da her zaman saklamaya çalıştığım göz yaşlarım bir bir akmaya başladı.
Ben küçük bir yerde büyümüştüm, şuan olanlar ve bu gençlerin bana yapabilecekleri beni korkutuyordu.

Ulaşı döven çocuğun arkadaşlarından biri yanımıza geldiğinde " abi kız ağlıyor" dedi.
Yerde ulaşı hunharca tekmeleyip döven çocuk bir anda dururken bana döndüğünde yarım yamalak gördüğüm yüz genç birinin olduğunun beliritsiydi.
Çocuk yanıma gelip kolunu bana doğru uzattığında titreyen bedenimi geri çekerken çocuk nefes nefese " iyimisin?" dedi. bir de soruyo.

" bak böyle şerefsizler bizim mahalleye çok dadanıp kızlara sarkıntılık yaparlar merak etme öyle haşat ettim ki bir daha yanına bile yanaşamaz" dediğinde korkum yavaş yavaş dinmeye başladı.
Ne yani o filmlerdeki ara sokak içkicilerinden yada katillerinden falan değilde sadece beni korumaya çalışan bir grup muydu?

"titriyorsun.. Gel şöyle" diyip tekrar elini koluma doğru uzattığında bu sefer beni hareket ettirmesine izin verdim.
Köşede duran sokak lambasının vurduğu bir taşın üstüne otururken karşımda duran üç gence bir bir göz atıp gözlerimi ulaşı döven çocukta kenetledim.
Hava soğuk olmasına rağmen kısa kollu siyah bir tsihirt ve altında diz kapakları yırtık model bir kot vardı.
Kumrala kaçan saçları ve kolunda gördüğüm küçük dövme ona ayrı hava katarken " yakışıklı" diye mırıldanmadan edemedim.
Çocuk anlamamış olacakki yüzünü buruştururken "arkadaşım" dedim.

Aralarında en kısa boylu olan tatlı genç " ney" dediğinde şiveli konuşması yüzümde bir gülümseme oluşturmuştu.
Elimle yerde toparlanmaya çalışıp ama içtiklerinden dolayı bir türlü kendine gelemeyen ulaşı gösterip " dövdüğünüz kişi sapık değil arkadaşım" dediğimde hepsinin yüzü başka taraflara dönerken onların bu haline gülmeden edemedim.

Dövmeli çocuk beni boydan aşşağı süzerek " bizim mahalleden misin" diyince etrafıma bakınıp " şu yokuşun sonunda oturuyorum" dedim.
" senin gibi bir kızı ben nasıl fark edememişim" diyip beni bir daha dövmeli süzdüpünde kaşlarım çatılırken şuana kadar hiç konuşmayan soğuk tipli genç " hadi çok oyalandık gidelim bişeyi yokmuş kızın" ay konuşması bile soğuk ve gıcık.

" bilader sende ne meraklısın manitiyle buluşacak olan sensin sanki" diyip oflayan küçük boyluya gülerek merakla " senin adın ne ya" dediğimde çocuk havalı gibi gözükmek istercesine saçını geriye atarak önündeki duvara kolunu koyarken " tatlım ben emre" tatlım?
"olum senin girişlerini sikiim.. Sen bunu boşver şimdi ilk onu sordun ya senden yüz buldu... Orangutanın dişiyi etkileme çabaları işte" diyen dövmelinin son sözlerine hep beraber gülerken kısa boylu adının emre olduğunu öğrendiğim çocuk dövmeliye omuz atarken " ee sen kimsin Bi tanıt kendimi semtimizin kızısın sonuçta" dediğinde ilk defa mahalleden birileriyle tanışacağım için heyecanla ayağa kalkıp elimi emreden tarafa uzatarak " yani tanımamanız normal çok olmadı geleli, ben balım" derken emre elimi tutmadan bir anda dövmeli elimi sıkarken şaşkına dönmüştüm.

Dövmeli ağzını açmadan ulaşın toparlanmaya çalıştığı yerden gelen iki kızdan biri bağırarak " aşkım nerede kaldınız, ağaç olduk" dediğinde bana soğuk davranan çocuk kaşlarını çatarak " size demiştim" derken kızlar yanımıza geldiğinde beni boydan aşşağı süzerken aşkım diyen kız elimi tutan dövmelinin elini çekmek için uzandığında dövmeli elimi bırakmadan "Yalçın bende" diyip elimi yine bırakmayınca sevgilisi yanlış anlamasın diye ben elimi çekmiştim.

"hadi gidelim... Hem kim bu kokoş" ee yuh yani dibimde sesli söyleme bari, neyse yinede çocukların hatrına kıza bişey söylemicem.
Yanımızdan ayrılırlarken emre el sallayıp " tekrar görüşürüz güzellik" diyip bir de öpücük atınca tekrar yüzümde bir gülümseme oluşmuştu.

Onlar iyice uzaklaşınca yerde yatan ulaş için eve girmeden tekrar bir taksi çağırdım ve o sırada okul başkanımız çakılı gece de olsa arayarak ulaşın adresini aldığım gibi taksiye adresi verip bende evin yolunu tuttum.

Eve ulaştığımda inşallah uyumuşlardır diye dua ederek girerken sessizce açtığım kapının ardından hiç ışıkları açmadan kapıyı kapadığım gibi tam odama yürüyecektim ki arkamdan gelen kısık sesle yerimde sektim " saat kaç oldu" korkudan nabzımın çok yüksek attığına emindim.
Yerinde hala durmak bilmeyen kalbimi tutarken karanlıkta seçemediğim eniştemin sesinin geldiği tarafa doğru " ö.. Özür dilerim, biraz geciktim" dedim.

Bir anda yüzüme değen ama göremediğim eniştemin eli saçlarımı okşadığında yerimde titremeden edememiştim " bir daha olmasın" diyip yanımdan ayrılan ayak seslerinden sonra bile yaklaşık bir iki dakika yerimde kitlenmiş gibi kıpırdayamamıştım. Kendime geldiğimde sesiz bir şekilde odamın yolunu tuttum, şuan iyi bir uykuya ihtiyacım vardı.

💨💨💨💨💨💨

Sabah eniştemin yüzüne bakmaya utandığımdan resim çantamı falan alıp kurduğum alarmla erken bir saatte okulun yolunu tutup masanın üstüne çıktığıma dair not bırakmıştım.

Otobüs durağına geldiğim gibi aynı şekil otobüsün de gelmesi beni mutlu etmişti.
Boş otobüste ben her zamanki gibi en sonda olan ikili koltuğun cam tarafına geçerken yavaş yavaş dolan otobüste telefonda gülerek konuşup bu tarafa doğru gelen Yalçın'a heyecanla baktım. Acaba beni tanırmıydı? Hiç arkadaşım yok burada onla olsak?... Neyse balım kendine gel yüzünü ciddileştir ve görmemiş gibi yap.

Kendi kurallarımı kendime birbir anlatıp  taktığım kulaklıkla perdenin ardındakilerden rastgele bir şarkı açıp kafamı cama yaslayıp gözümü kapattığımda yanımda oluşan kıpırdanmayı umursamazken bir anda soldaki kulaklığımın çıkmasıyla gözümü sinirle açarken bana dönük bir şekilde kulaklığı kulağına takıp elindeki enerji içeceğinden içen Yalçın "güzel şarkı.. Ama benim tarzım değil" dediğinde yanıma gelmesi her ne kadar beni mutlu etsede çaktırmadan kulaklığımı ondan kurtarıp " benim kulaklığımdan bana göre şarkılar duyabilirsin" dedim.

Yalçın bilmiş bir tavırla omuz silkip sallana sallana giden otobüsü umursamadan enerji içeceğinden bir yudum daha içerek "desene o zaman bu şarkılara alışmam gerek" dedi.
Bu ne demek oluyor şimdi.
"anlamadım" dediğimde göz devirip " yani diyorum ki otobüs arkadaşıyız galiba okulumuz aynı saatte olsa gerek senle, bende bunları dinlerim" dediğinde olumsuz anlamda kafa sallayıp "bugünlük erken çıktım normalde bir yarım saat falan daha geç çıkıyorum" Yalçın dediğimle beraber bir iki saniye düşünürken en sonunda pişmiş kelle gibi sırıtarak " bizim ilk dersler genelde önemsiz o yüzden geç çıkabilirim yokta yazmazlar yol tek giderken sıkıcı... İyiki dün senle tanıştık" ciddi ciddi hatırlıyor... Kızarma sakın ama sakın kızarma balım.

"ilk dersiniz ne ki" off şimdi bu da sorumu beden falandır.
"matematik, coğrafya falan" ne?
Önemsiz dediği dersler bunlar mı?
Benim ona mal mal baktığımı anlamış olacakki halime gülerken yerinde bir o yana bir bu yana sallanıp " benim bütün derslerim iyi her türlü geçer not alıyorum önem verdiğim ders beden oda futbol olduğu için... Okullar arası yarışmalar falan var biraz sıkıntı" dediğinde ağzım açık sadece kafa salladım... Dışardan gören biri bu tipin kesinlikle zeki olduğunu bırak okuduğunu düşünmez.

" sen hangi okula gidiyorsun " diye sorduğum soruyla benden tarafı gösterdiğinde gördüğüm okula bakıp tekrar Yalçın'a dönerken o benim olduğum tarafta olan stop düğmesine basmak için eğildipi sıra gelen ani frenle dudak dudağa geldiğimiz Yalçın'a kaşlarım havalanarak baktım.

Yalçın rahat galiba dudağımdan ayrılmıyordu. İşin ilginç tarafı bende bişey yapmıyordum.
Yandan gelen gülüşlerle kendime gelirken Yalçını kendimden ittipimde sırtı sertçe tutunduğu kulp'a çarparken hala bana bakıyordu.

Elimi alnıma sonrada yanağıma götürdüm. Allah kahretsin yanıyorum.
"ne bakıyorsun, herşey yanlışlıkla oldu sonuçta bunda ayıp yok" dediğimde yalçının yüzünde bir anda gülümseme oluşurken " yanlışlıkları sevmeye başlıyacağım" ben dediğini anlamazken o bir anda açılan otobüs kapısından kendini dışarı atarak bana el salladığında sadece kafamı ters yöne çevirdim.
Ne utanç verici bir durum.

SERSERİ (ulba) Onde histórias criam vida. Descubra agora