Özel Bölüm-2

Comincia dall'inizio
                                    

Kalbime ele geçiren sözlerinden ziyade özlediğim tek bir kelimesiydi. Sanırım bir kelime ancak bir adamda bu kadar anlamlı olabilirdi. Titreyen dudak kıvrımlarımı ısırarak yüzüne bakmaya devam ederken ''Ben de...'' dedim aynı içtenlikle. O benim saçlarımı severken ben onun yüzündeki yaşanmışlıklara dokundum. İzlerine şifa olamasam da oralarda kayboldum. ''Bu huzuru, böylesine sevilmeyi, sana dokunmayı...'' dediğimde çenesine dayanan avuç içimden sıkıca öptü.

Avuç içimi gıdıklayan kirli sakallarının ben de bıraktığı his öylesine keyifliydi ki ''Hep böyle kalabilirim...'' dedim hayranlıkla. Bu ilişkinin en çok seveni o, hayran olanı ise bendim. ''Sen bana bakarken, sarılırken, sarıp sarmalarken sessizce, seni izleyerek böylece kalabilirim.''

Dudaklarını avuç içimden kaldırarak ''Diyorsun?'' dedi imalı bir tonlamayla.

Elimi yüzünden çektim ve bu tonlamasına karşılık ''Niye?'' diye sordum merakla. ''Sen kalmaz mısın?''

Dudak kıvrımı tek taraflı olarak yukarı doğru kalktığında bu çok serseri bir ifadeye dönüşüyordu. Arsız ve arlanmaz... Bir de ufak bir çukur oluşuyordu ki yanağında oraya gömülmek isterdim. ''Cık...'' dedi dudaklarının arasından çıkan o sesle. ''Sanmam.''

Kaşlarım çatılırken bir hışımlı kucağından kalkarak ''Ne demek sanmam?'' dedim öfkeyle. Ama o uzaklaşmama izin vermeden tekrar beni kendine çekti.

Başım bu sefer göğsüne değil kolunun üzerine düşmüştü. Diğer eli de belimi sararken saçlarım kumlara doğru döküldü. Sonra o iri dudakları aralandı ve dili belli belirsiz dudaklarının iç kısmında durdu kaldı. Benim öfkeme karşı o oldukça sakin duruyordu.

''Sen durabilir misin yavrum?'' dedi. Yutkundu, âdemelması hareketlendi ve benim tüm odağım bozuldu. Dikkatimi dağıtmak, iç çekişim hoşuna gitmiş gibi yüzündeki gülümseme genişlerken konuşmaya devam etti. ''Sessiz sakin, öyle dokunmadan...'' derken belimde ki eli yukarılara doğru çıktı. ''Ben duramam mesela. Ses güzeldir.''

Gözlerinin tek odak noktası dudaklarımken niyeti bozulmaya durmuştu lakin bilmediği bir şey vardı ki benimki çoktan bozulmuştu.

''Mesela?'' dedim titrek bir nefes alarak. Kalbim göğüs kafesimi dövüyor, heyecandan ölecek gibi hissediyordum. ''Nasıl bir sesten bahsediyoruz?''

Benim ciddi tavrıma nazaran onun gülümsemesi genişliyor ve başı bana doğru yaklaşıyordu. Gözlerim istemsizce kapanmaya dururken ''Yüksek sesler...'' diye mırıldandı dudaklarını dudaklarıma sürterek. Bu küçücük dokunuşlardan bile kıvılcımlar çıkıyor ama alev alamıyorduk. ''Geçen geceki gibi...'' dediğinde kasıklarımda bir sızı dolandı. 6 ay sonraki ilk sevişmemizden bahsediyordu. ''Adımı, adını haykırdığım, tenin tene-'' Dilinin dudaklarıma dokuna dokuna söylediği kelimeleri o kıvılcımları alev aldırmaya yönelikti lakin ''Savaş...'' diyerek kestim sözünü.

Çenesinden tutup yüzünü yüzümden uzaklaştırarak kaşlarımı çattım. Ama titreyen kaşlarım gülümsememi gizleyemiyordu. ''Evlenene kadar...'' Dedim ve sıktığım çenesini çekip dudaklarıma bastırdım. Baskılı fakat sadece bir buseden ibaret olan birbirimize karışmadığımız ufak soluklu bir öpücük bırakıp geri çekildim. ''Sadece bu kadar...''

Kahkaha attı ve denizin dalgalarına yankıları eşlik etti. Bu keyifli kahkahasının sebebi evleneceğimiz gerçeğini bir kez daha idrak etmesinden kaynaklıydı.

"Emin misin yavrum?" diye sordu beni alaya alır gibi. "Sadece bu kadar mı?"

Yüzüme bir gülümseme yayıldı. Gülüşümün kıyılarını sevdi.

Aşiyan (Kitap Oldu) Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora