12 - Sokovia savaşı (part-1)

En başından başla
                                    

Babam yüzündeki kocaman gülümsemeyi saklamaya zahmet etmiyordu. Vision ise durumdan pek memnun değildi.

"Niye sormuştun? Diye sordu babam hala gülümserken. Sanki 5 yaşındaymışım da, "bebekler nasıl oluyor?" Diye sormuşum gibi bakıyordu herkes.

"Ne bileyim?" Diye mırıldandım. "Hep bir kardeşim olsun istemiştim."

Steve'in kafasını başka yere çevirip güldüğünü gördüğümde sitem ettim. "Gülmeyin ya! İyiki bir soru sordum."

"Bir şey dediğimiz yok." Dedi babam hala sırıtırken. "Ağabeyin oluyor."

"Ama benden küçük."

"Aslında senden her şekilde büyüğüm. Boy dahil." Dedi Vision sırıtarak.

Dil çıkardım ve önüme döndüm. Birkaç dakika boyunca herkesin ara ara gülme sesi geliyordu. En azından biraz olsun savaş psikolojisinin dışına çıkmaları iyi bir şeydi.

Yarım saat daha geçmişti aradan, kalbimin normalden daha hızlı attığını fark ediyordum. Ama babama söylesem durumlar karışacak gibiydi. Sesimi çıkarmadım.

Birkaç dakika sonra başım dönmeye ve parmaklarım karıncalanma başladığında derin derin nefes almaya başladım.

Elimi göğsüme koyup nefeslerimi kimseye göstermeden düzenlemeye çalışıyordum.

Wanda bana döndü kaşlarını çatarak. "İyi misin?"

Başımı hızlıca olumlu anlamda salladım. Konuşursam diğerleri de duyardı. Bu yüzden zihnine konuştum.

"Çaktırmadan masanın üstündeki mavi kutuyu al."

Kaşlarını çattığında durumun ciddiyetini anlamıştı. Ayağa kalktı ve su içer gibi yapıp mavi kutuyu avucuna sıkıştırdı. Herkes kendi işinde olduğundan onu pek takan olmamıştı zaten.

Tekrar yanıma oturduğunda belini esnetir gibi yapıp kutuyu arkasından bana uzattı. İçinden bir tane alıp dilimin altına yerleştirdim. Kutuyu tekrar kapattıktan sonra etrafa bir göz gezdirdim. Çatık kaşlarla Wanda ve beni izleyen Pietro'yla göz göze geldiğimde kutuyu arkama sakladım.

'Ne var?' Dercesine tek kaşımı kaldırdığımda omuz silkip bizi izlemeye devam etti.

Dilimin altındaki hap acılaşmaya başladığında yüzümü buruşturdum. Kalkamıyordum çünkü Pietro tam anlamıyla gözlerini bana dikmişti. Bir şeylerin ters gittiğini de biliyordu.

Elimi minicik kımıldatıp arkadaki kutuyu devirdiğimde bütün gözler oraya dönmüştü. Fırsattan istifade elimdeki ilaç kutusunu da telekineziyle masaya koydum. Hemen yanındaki suyu da kendime getirdiğimde işlem tamamdı. Suyu içsem de ağzımdaki acı tat kalmıştı.

Biraz daha iyi olduğumu fark eden Wanda zihnime konuştu bu sefer. "Neydi o?"

"Önemli bir şey değil." Diye kestirip attım. İkna olmayacaktı, ama denemeye değerdi.

"İnanmadım."

"Diğerlerine bahsetme. Lütfen." Derin bir nefes alıp devam ettim. "Panik atağım var."

"Gelmemen gerekiyor."

"Eğer gelmezsem milyarlarca insan ölebilir. Bir savaşa gidiyoruz, özel hayatımızı geride tutmamız gerekiyor."

"Emin misin?"

"İlacımı aldım zaten. Bir şey olacağını sanmam."

Nyx • Pietro MaximoffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin