3.Bölüm 🍂

1.5K 157 57
                                    

Kürşat Alaz
Adliyeye gelince gözlerim müvekkilimi aradı. İlk duruşmamdı ve müvekkilimle görüşmem gerekiyordu. Bir süre sonra adliye koridorunda gördüm onu. Kravatını çekiştirerek gelen adam benim müvekkilim oluyordu. Sıkıntılı yüz ifadesiyle yanıma doğru geldi.

"Merhaba Kürşat bey." dedi elini uzatarak. Hafiften gülümsedim ve cevap verdim.

"Merhaba Metin bey." dedim elini sıkarak. Yüzündeki sıkıntılı ifade, hâlâ yerini koruyordu. Boşanma davası için buradaydı.

"Kürşat bey, bu iş tek celsede biter değil mi?" diye sordu. Başımla onayladım.

"Aldatıldığınıza dair kanıtlarımız var. Tek celsede biteceğinden şüpheniz olmasın." dedim kendimden emin bir şekilde. O sırada, mübaşir davalı ve davacıları çağırınca, mahkeme salonuna girdik. Bir saatlik bir duruşmanın sonunda, Metin bey artık bekar bir adamdı. Salondan çıktığımızda, boynundan ne zaman çıkardığını bilmediğim kravatı elindeydi.

"Beni şu kadından kurtardığınız için çok teşekkür ederim." dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim.

"Görevimi yaptım efendim." dedim cübbemi çıkardım ve koluma astım.

"Gelin de size bir yemek ısmarlayayım." dedi koluma yapışıp. Ne kadar reddetsem de, işe yaramamıştı ve kendimi, onunla yemeğe giderken bulmuştum. Arabayı kullanırken konuşuyordu bir yandan da.

"Buralarda Türk lokantası bulmak o kadar da kolay değil. Buralara ilk geldiğim zaman adapte olmak için çok uğraştım zamanında." dedi. O daha sonradan gelmişti Londraya. Ben ise kendimi bildim bileli buradaydık. Babam, annem öldükten sonra, hemen buraya gelmiş. "Siz peki Kürşat bey?" diye sordu.

"Ben ne?" diye cevap verdim.

"Yani siz... Uzun süredir mi buradasınız? Duruşmada ingilizceyi ana diliniz gibi konuşuyordunuz da." dedi.

"Evet. Aslında ben buralı değilim ama kendimi bildim bileli buradayım." diye cevap verdim fazla ayrıntıya girmeden. O da daha fazla kurcalamadı ve yola devam ettik sessiz bir şekilde.

Lokantaya vardığımızda, burayı ilk kez gördüğümü fark ettim. Londrada çok gezmiş olmama rağmen, burayı hiç görmemiştim.

"Hadi bakalım. Geldik." dedi Metin bey ve indik arabadan. Türk lokantasına gelmiştik tahmin edildiği gibi. Lokantaya girince telefonum çaldı. Babam arıyordu. Elimle bir dakika işareti yapıp dışarı çıkıp telefonu açtım.

"Efendim baba?" dedim. Babam sitemkar bir sesle cevap verdi.

"Oğlum neredesin? İlk davanı kazandın ve beni beklemedin mi? Aşk olsun." dedi. Haklıydı adam. Ama sürüklenmiştim buraya.

"Baba ya kusura bakma gerçekten. Müvekkilim yapıştı koluma. Tutturdu yemek ısmarlayacağım diye. Bırakmadı da. Sürükledi beni buraya kadar. Türk lokantasına getirdi beni." dedim.

"Eh ne yapalım o zaman? Biz de akşam kutlarız ilk zaferini. Hadi sana afiyet olsun." diye cevap verdi. Harika bir babam vardı.

"Teşekkürler baba." dedim gülümseyerek ve kapattık telefonu. İçeri girdiğimde, cam kenarına oturmuş Metin beyi gördüm. Yanına gittim ve karşısındaki sandalyeye oturdum.

"Ben bir şeyler söyledim kendime ama sizin ne yiyeceğinizi bilmediğim için size söylemedim bir şey." dedi. Menüyü alıp, gözlerimi gezdirmeye başladım. O sırada Metin bey tekrar konuştu. "Eğer burayı sevmediyseniz başka bir yere gidebiliriz." dedi. Gülümseyerek cevapladım.

"Yok sevmedim değil. Güzel bir yer. Sıcak, samimi bir havası var. Uzun süredir Türk yemekleri tatmamıştım. Değişiklik olur bana da." dedim. O da gülümseyerek cevap verdi.

"Sevindim burayı sevmenize. Ben sık sık gelirim." dedi. Başımla onayladım ve menüden seçtiğim yemeği sipariş için garsonu çağırdım, elimi hafiften havaya kaldırarak. Siparişimi verdim ve beklemeye başladık. O sırada da lafladık biraz. Hayatımda gördüğüm en sıcakkanlı insan olabilirdi Metin bey ve sanırım bu son görüşmemiz olmayacaktı.

Kurguya giriş yapıyoruz yavaş yavaş.

Yorumlarınızı bekliyorum 🤗

EMANET *bxb*जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें