"Hoş bulduk," Elçin'i köşeye oturtmuştum. Her an kalkıp gitmesine karşılık önlem almam lazımdı. Arboretum'da o kadar konuşmama rağmen pek bir şey değişmemişti, şimdi anlamıştım. "Ne alırsınız?"

Parlayan gözleri ikimiz arasında gidip geldi. Gergin değildi. Elçin bir şey istememişti ama ayıp olur düşüncesiyle portakal suyu ve çay istemiştim.

Geldiğimiz yer küçük ve sıcak bir yerdi. Genellikle öğrenciler vardı yani en çok öğrencilerin uğrak mekanı olan bir kafeydi.

"Kaç yaşındasın?" yüzünde ciddilikten başka bir şey barındırmayan Elçin'e döndüm. Sorguya çeker gibi bir hali vardı.

Tuna gülümseyerek cevap verdi. "17."

"Nerede okuyorsun?"

"Kunter kolejinde."

"Hangi mesleği yapmak istiyorsun?" en sonunda Elçin'i kendime çekip gülümsemeye çalıştım. Tunahan gelen siparişlerle ilgilenirken Elçin'in kulağına doğru konuştum. "Sorgu meleği misin? Darlama çocuğu."

Göz devirip benden ayrıldı. Nasıl konuşmam gerektiğini bilmiyordum. Bildiğim tek şey Elçin gibi sorguya çekmeyecek olmamdı.

Alnını kapatan siyah saçları, siyah gözleri ve biçimli yüz hatlarıyla babama benziyordu. Buradan bakıldığında ise aşırı zayıf duruyordu.

"Nasılsın?" saçma sapan bir şekilde konuya girmiştim. Buraya gelene kadar ne kadar sakin olsam da şu an gerilmiştim. "İyiyim," bir şey daha demek ister gibiydi. Sıkıntısını anlamıştım. Abla deyip dememek arasında gidip gelmişti büyük ihtimalle. "İstediğini diyebilirsin, benim için sıkıntı yok."

Bana abla demesini hemen kabullenmiştim. Galiba bu sevecen ve gülümseyen tavırlarına ısınmıştım. Hem abla deyince bir şey kaybetmeyecektim.

Bu kadar çabuk kabullenmeme Elçin'in kızdığını biliyordum ama çocuğu kenara atacak değildik. Sonuçta öz kardeşimizdi. "Elçin'den bir yaş küçüksün," babamın yaptığı şerefsizliği fark etmiştim ama görmezden gelmem lazımdı.

"Bu arada Tunahan benim adım ama herkes Tuna diyor," bakışlarını sabitlediği masadan kaldırdı. "Siz de Tuna diyebilirsiniz."

"Kardeş olduğumuzu ne zaman öğrendin?" Elçin'in soğuk çıkan sesine aldırış etmemeye çalışmıştım. Ne kadar uyarırsam uyarayım aynı şeyi yapacaktı keçi.

"Çocukluğumdan beri biliyorum kardeş olduğumuzu," kafamı salladım. Bizden çok çok önce öğrenmişti. "Babamla her yalnız kaldığımızda sizden bahsederdi."

"Beni tanımayan adam benden nasıl bahsedebiliyor," dediğini duydum Elçin'in. Ellerimi bacağına koydum. Sustu.

"En çok da senden," dedi beni göstererek. Acı bir gülümseme yayıldı dudaklarıma. "Aslında ben de sizinle tanışmak istiyordum ama şimdi değildi. Kendimi hazır hissettiğim bir zamanda tanışmak istiyordum ama babam bir şekilde ikna etti."

Ilımaya yüz tutmuş çayımdan bir yudum aldım. Sabah aceleyle evden çıktığım için içememiştim, şu an içmek biraz rahatlatmıştı beni.

Ortamda uzun süre bir sessizlik oldu. "Öğretmenim, rehber öğretmeni. Elçin'in okuduğu okulda görev yapıyorum."

"Ne güzel, sevindim senin adına," dedi ve duraksadı. Sonra her zaman duyduğum kelimeyi duydum. "Abla," çekinmişti mimiklerinden anlaşılıyordu.

Gülümsemeye çalıştım. Başkasından duysam bu kadar gerilmezdim ama ondan duyunca tuhaf gelmişti. Çünkü Elçin dışında son dakika ortaya çıkan kardeşim abla demişti, tuhaftı işte.

KAMELYA ÇİÇEĞİM - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin