Dilruba uyku arasında avucunu dolduran gömleği sıkıştırıp yüzünü Kartal'ın koluna gömdü, bacaklarını iyiden iyiye kendine doğru çekti.
"Kartal," mırıltısı uykuda olduğunun en büyük kanıtıydı, sıkı sıkı tutundu elinin altındaki bedene.

"Ben de seni yavrum," Kartal'ın fısıltısı saç diplerine karşıtı, "Ben de seni çok özledim."

Kafasını geriye atıp yatak başlığına yasladı, Dilruba yeniden kollarının arasındaydı. İşte şimdi onun için bir parça nefes alma vaktiydi. O yanındayken, aldığı minik solukları duyarken herkese karşı duyduğu öfkesini unutuyordu.

İki şeyi unutamıyordu, ondan ayrı kaldığı zaman dilimini ve buna sebep olan annesini. Yüzüne her bakışında o onlar doluyordu aklına, onca uyarısına rağmen annesinin Dilruba'yı kabullenmeyişi, sürekli başka kadınlar ile adını yan yana getirmesi ve bunların sonucu olarak hep gözlerine baktığı kadının ona sırtını dönmesi.

Öyle yorgundu ki, bunu nasıl anlatabilirdi bilmiyordu. Göğsüne kapanan yüz olmasa aklını nasıl toplardı onu da bilmiyordu ama Dilruba yeniden buradaydı, o buradaysa Kartal her zorluğa göğüs gerebilirdi.

Dilruba'nın kendisini dersten bıraktığı için çokça öfke duyduğu hocasına minnettardı, kendini ona affettirmek, annesinin hatasını telafi etmek için önünde yeterli zaman bulunuyordu.

Kartal Dilruba'yı ikna edecekti, böyle gizli saklı değil alenen yeninden alacaktı koynuna.

Dilruba'ya bu yakınlık yetmemiş gibi daha da sokuldu Kartal'a, bir bacağını onun bacaklarının üstüne attığında Kartal dişlerini sıktı.

"Siktir!" göz kapaklarını sımsıkı kapadı, "Aferin yavrum, zaten yeterince sürünmemişim gibi biraz daha süründür beni." Dilruba şu an uyanık olsaydı onun bu halinden haddinden fazla keyif alırdı.

Kartal avuç içini Dilruba'nın çıplak bacağına kapattığında ellerinin daha fazlasını yapmak için çıldırdığını biliyordu ama bunun bir zamanı vardı. Önce Dilruba onu affedecekti.

***

Gün dönüyor, dakikalar birbiri ardına ilerliyordu. Güneş göğe yükselmiş geceye karşı hâkimiyetini ilan ediyordu ve ben hiç uyanmak istemeyeceğim huzurlu bir uykunun kollarından sıyrılıyordum. Küçük bir gürültü koptu evin içinde, kirpiklerimi kırpıştırarak gözlerimi açtım, yüzümü gömdüğüm yastık görüş açıma girdi. Derin bir nefes aldım, yastığı kollarıma çekip iyice sarıldım. Tekrar gözlerimi yummaya yeltendiğimde, ikinci tıkırtıyı duydum. Kucağımdaki yastığı kapıya doğru fırlatıp parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim, hiç istemediğim halde yataktan kalkıp odadan çıktım.

Mutfakta karınca gibi çalışan bir Esra vardı, ne yazık ki karıncalar gibi sessiz değildi!

Adım seslerimi duymuş olacak ki yüzünde kocaman bir gülümseme ile omzunun üzerinden bana baktığında gözlerimi devirmeden edemedim ama benim uykudan uyanmış baygın bakışlarıma alışıktı.

"Günaydın," dedi neşeli bir tınıda.

"Hani? Ne zaman aydı? Bana aymadı?" sandalyeyi çekip oturduğumda yanağımdan bir makas alıp hazırladığı sandviçi önümdeki tabağın içine bıraktı, diğer ikisini saklama kabına yerleştirdi. Masanın üzerinde muhtemelen benim için hazırlanmış küçük bir sofra duruyordu.

Gönül Kapan Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang