Odama çıkarken salonda oturan iri yarı adamı gördüğümde yönümü o tarafa çevirdim. Dalgın gibiydi seslenene kadar beni fark etmemişti.

"Sanırım burada geceleri uyuyan olmuyor." Diyerek yanına oturduğumda bana dönmüştü.

"70 yıl uyudum zaten, bu yeterince uzun bir süre değil mi?"

"Aslında oldukça şanslısın." Kendimin bile zor duyacağı şekilde mırıldansam da beni duymuştu, e bir zahmet adam süper asker.

"Nasıl yani?" Diye sorduğunda bütün dikkatini bana verdiğini anlamıştım.

"Bir savaşın ortasındasın, yıllar sana kısa bir süre gibi gelirken uyanıyorsun ve, bambaşka bir dünyadasın. Her şey geçmişte kalmış, yeni bir hayata başlama şansın var" -ellerime bakarak devam ettim- "Seni bırakmayan tek şey kimliğin."

"O kadar kolay olmuyor." Öne doğru eğilerek kollarını dizlerine dayadı. Ben da aynı şekildeydim ve dümdüz karşıya bakıyorduk. "Bana kazandığımızı söylediler, neler kaybettiğimizi anlatan olmadı."

"Bir şey sormak istiyorum." Yüzü bana doğru döndüğünde devam ettim. "Zaten bir kere dünyayı kurtardın ve bu yıllarına mal oldu, emekli olabilirdin ama sen savaşmaya devam ettin. Neden?"

"Bilmiyorum, ama o serum sadece bana verildi. Belki de, yapmam gerektiğini hissediyorumdur."

"Savaş olmadan yaşayamıyorsun, değil mi?" Alayla söylediğim sözlere karşın hafifçe güldüğünü görmüştüm.

"Babam muhtemelen bunu sana söylememi istemezdi, ama eğer keyfini yerine getirecekse," ona yaklaşıp fısıldadım. "Küçükken babam da seni severmiş. Hatta Kaptan Amerika kıyafetleriyle fotoğrafı bile var." Gülmeye başladığında ben de ona katılmıştım. Bu adama gülmek çok yakışıyordu, ama kader ona hayatını yaşama fırsatı bile vermemişti. Hayatının aşkı geçen yüzyılda kalmıştı, ve dürüst olmak gerekirse hayat ona hiç adil davranmamıştı.

Hayat buradaki kimseye adil davranmamıştı!

"Şaka bir yana, artık uyumalısın." Diyerek iki kere sırtına vurdum ve kalktım. "İyi geceler." Arkamı dönüp giderken onun da 'iyi geceler' dediğini duymuştum.

Odama gidip yatağımın kenarına oturduğumda elimdeki turuncu ilaç kutusuyla oynamaya başladım. Evirip çevirirken kenarındaki etikete takıldı gözüm. Doktor reçeteli miydi bu? Üstündeki 'Tony Stark' yazısını görünce kutu bir anda elimden düşmüştü.

Hala kullanmaya devam mı ediyordu? Kabus gördüğünü biliyordum ama, geçmiş olması gerekmez miydi? O solucan deliğine girdiğinden beri asla rahat uyuyamıyordu, farkındaydım. Ona ne kadar yardım etmeye çalışsam da beni kendinden uzaklaştırıyordu. Kalbimi kırıyordu ama, onu da anlıyordum. Kolay şeyler yaşamamıştı sonuçta.

Sen de zor şeyler yaşadın Carissa, ama sen ona asla onun yaptıklarını yapmadın.

Çünkü o benim babam.

İç sesimi susturduktan sonra kendime bir bardak su doldurdum ve kutudan iki tane hap alıp içtim. Uzun bir süre uyanmak istemiyordum, yarın akşama kadar uyusam bile yeteceğinden emin değildim.

Yorganı üstüme aldıktan kısa bir süre sonra uyuyacağımı biliyordum, göz kapaklarım yavaş yavaş kapansa bile aklımdaki düşünceler beni rahat bırakmıyordu.

Aradan iki gün geçmişti, boydan boya cam olan duvarımdan New York manzarasına dalmışken kapının çalınmasıyla kendime geldim.

Nyx • Pietro MaximoffWhere stories live. Discover now