"Ben içerideki banyoyu kullanacağım, sen buradakini kullan. Rahat ol, lütfen. Ben duştan sonra mutfakta olacağım," dedi ve giysi dolabından birkaç eşya aldıktan sonra çıktı odadan.

İmre, önce sol gözünü daha sonra ise sağ gözünü açtı ve onun, odada olmadığını görünce derin bir nefes aldı. Çarşafı üzerinden çekti ve koşar adımlarla duşa girdi. Yaklaşık on beş dakikalık bir duşun ardından çıktı ve ne zaman getirdiğini anlamadığı bavulunu odada bulunan koltuğun üzerinden alarak yatağın üzerine koydu. Kendisine siyah bir bluz ve siyah bir mom jeans aldı. Üzerine ise açık kot rengindeki kısa ceketini alarak bavulun büyük gözünü kapattı. Bavulun küçük gözünü açtı ve içerisinde iç çamaşırlarını alarak orayı da kapattı. Acelece iç çamaşırlarını ve kıyafetlerini üzerine giydi. Kot ceketini eline alarak çıktı odadan.

Sessiz adımlarla yürüdü parke zeminde. Birinin şarkı mırıldandığını duydu kulakları ve adımları biraz olsun hızlandı. Mutfakta domatesleri doğrarken türkü söyleyen Efken'i görünce şaşkınlıkla havalandı kaşları.

"İnce belinden yârim

Tatlı dilinden yârim

Bir hatıra ver bana

Zülfün telinden yârim"

Türkünün en son nakaratını söylerken ellerini açmış ve kendi etrafında bir tur dönmüştü. Daha sonra ise tekrar türkünün aynı nakaratını söylemeye devam etmişti. İmre, onun bu hâlini gülümseyerek izliyordu. Kendini o kadar çok türküye kaptırmıştı ki etrafında olup bitenden haberi dahi yoktu. Ya da İmre öyle olduğunu düşünmek istiyordu.

"Daha ne kadar orada öylece duracak ve beni gülümseyerek dikizleyeceksin?" diye sorduğunda yerin yarılmasını ve en dibine girmeyi diledi İmre.

Arkasına döndüğünde onun hâlini gören Efken, gülümsedi. Başını iki yana salladı. "Bana eşlik etmeliydin bence izlemek ya da şu an utanmak yerine," dedi ve tekrar domatesleri doğramaya devam etti.

O sırada İmre, bu çekingen tavırlarını sorgulamaya başladı. Sırf onunla ayrı bedenlerde bir bütün oldular diye utanmaya ve geri planda olmaya devam mı edecekti? Üstelik o, böyle bir karaktere sahip değilken. Her zaman dik başlı ve sorgulayıcı olmuştu. Bir kez dahi yaptıklarından utanmamış ve her daim –yanlış bile olsa- arkasında durmuştu davranışlarının. Peki, şimdi? Küçük bir kız çocuğu gibi davranıyor ve beyhude hareketler sergiliyordu.

Bileğine takmış olduğu siyah tokasını çıkardı ve saçını gelişigüzel tepesinde topladı. Burnunu çekti ve başını kaldırdı. Kollarını sıvadı.

"Ben ne yapabilirim?" diye sordu.

Efken, yan bir bakış attı ona tek kaşını kaldırarak. "Sonunda asıl benliğine döndün sanırım," dedi sorgulayıcı ses tonuyla ve omzunu silkerek, "Her şey hazır ama istersen çayları doldurabilirsin," dedi.

İmre, ocakta kaynayan çaya doğru yöneldi ve çaydanlığı eline alarak mutfak masasına konmuş olan çay bardaklarını doldurdu. Daha sonra ise çaydanlığı tekrar ocağa koydu ve ocağın altını kısarak masaya doğru ilerledi ve sandalyeyi çekerek oturdu. Domatesleri doğramayı bitiren Efken de onları küçük bir tabağa koydu ve masaya yöneldi. Onları masaya koyduktan sonra İmre'nin sağ tarafında bulunan sandalyeyi çekti ve oturdu.

Her ikisi de konuşmuyor ve sadece kahvaltısını sükunet içerisinde yapıyordu. Çayının bittiğini gören Efken, ayağa kalktı ve hem kendi bardağına hem de onun bardağına çay doldurdu. Tekrar yerine oturduğunda boğazını temizledi. Ancak İmre'nin ona bakmıyor olması onun soru sorma şevkini kırıyordu.

TARDUحيث تعيش القصص. اكتشف الآن