İmre, öfkeyle anneannesinin elinde bulunan bıçağı aldı. Hareleri yeşilden sarıya dönmüştü. Göğsü hissettiği hiddetle inip kalkıyordu. Elindeki bıçağı anneannesine doğrulttu. Çağırmamasına rağmen Ölüm Adderi yamacında belirmiş ve anneannesine doğru tıslıyordu.

"İmre," dedi uyarıcı ses tonuyla. Ancak İmre, onu duyamayacak kadar öfkeyle doluydu.

"Yetmedi mi artık yaptığınız lanetler! Ana, görmüyor musun annem gibi ölüp gideceğim ben! Söylediğin yalanlar, yapmış olduğun büyüler... Her şey ama her şey elimize ayağımıza dolanıyor!" Bir adım attı ona doğru ve bağırarak, "Dur artık! Bırak artık da lanetimizi bitireyim!" dedi.

Gözünden akan yaşlar, görme yetisini kaybettirirken o hırsla sildi gözyaşlarını sol koluyla.

"Koruyucumla arama girme! O aptal ormandan medet umma! Ona en büyük desteği sen veriyorsun! Geçmişimi yalanlarla boyuyor, benim gözümü köreltiyorsun! Yeter artık! Uzak dur bu olaydan!"

Son sözlerini söyledikten sonra İmre, elinde bulunan bıçağı elini açarak yere düşürdü. Gözünden akan yaşı sildi ve burnunu çekti. Daha sonra ardına döndü ve odasına gitti. Giysi dolabına yöneldi ve dolabın üzerindeki bordo renkteki bavulunu alarak yatağının üzerine koydu. İmre, bir yandan ağlıyor bir yandan da gelişigüzel kıyafetlerini bavula koyuyordu.

İmre, odasında asıl benliğine doğru ilk adımını atarken oturma odasındaki anneannesi kapıyı açarak dışarıya çıktı. Evin arka tarafında bulunan kuyuya doğru yürüdü. Kuyunun önüne geldiğinde durdu. Sol elinde bulunan bıçağı, sağ elinin avucuna koydu ve bastırdı. Bıçağın keskin tarafı kesmişti avucunu ve kanlar oluk oluk akıyordu. Yüzünde sadist bir gülümseme belirdi ve kanını kuyuya akıtmaya başladı. Her damlayan kanda bir kelime söylüyordu. Her kelime ise bir lanete gebeydi.

"Karşısına çık. Onun kanını akıt. Aralarını boz. Kalplerine kinle hükmet. Onları yok et." Sözlerini bitirdikten sonra bedenini kuyuya attı.

〽️

Karanlık mı insanları korkunç yapıyordu, yoksa insanlar mı karanlığı korkunç yapıyordu? İnsanlar mı gaddardı yoksa karanlık mı? Bu soruların cevapları belki bilinmezdi ama ne oluyorsa hep karanlık, gökyüzüne hüküm sürdüğü vakit oluyordu.

Gecenin karanlığı, gökyüzünde ağlayan bulutlara ev sahipliği yapıyor, yeryüzünde bulunan bedenler dört duvar arasında saklanıyordu, bir kişi hariç.

Genç kadın, gözlerinden ardı arkası kesilmeyen yaşlarla ağlayan bulutlara uyuyor, toprak zemini arşınlayan arabasıyla gidiyordu, nereye gittiğini bilmeden. Yolun, onu nereye götürdüğü belliydi belki de o, yüreğine bunu söyletemiyordu. Arabasını, apartmanın önüne geldiğinde durdurdu ve indi. Arka koltukta bulunan bavulunu aldı eline ve kapısını kapattı.

Gökyüzüne çevirdi bakışını. Ağlayan bulutlar gibiydi; kasvetle ve gözyaşlarıyla doluydu ruhu. Derin bir nefes aldı. Sırılsıklam olmuştu, tıpkı bedeni gibi ruhu da. Eline aldığı bavuluyla apartmana girdi. Merdivenleri zorla da olsa çıktı ve istediği yere geldiğini anlayınca durdu. Sağ elini kaldırdı ve yumruk yaparak kapıya vurdu iki defa. Bekledi... Evdeydi biliyordu. Onun ruhunu hissedebiliyordu. Gözünden akan yaşı sildi sol avuç içiyle ve tekrar yumruk yaparak vurdu kapıya bir kez daha. Yutkundu. Ona gelen mesajı reddettiğini düşündü. Omuzları çökmüş, yüreği harap olmuştu.

Yine yalnızsın kükler. Bir ançmay olamayacak kadar güçsüzünsün, dedi bir fısıltıyla. Yere koymuş olduğu bavulunu aldı ve arkasına döndü. Ağlamak istemiyordu ama gözyaşları ona danışmadan akıyor ve onun daha güçsüz hissetmesine vesile oluyordu. Sinirle çekti burnunu. Seni kimse istememiş, o niye istesin ki, dedi yüreğinde bulunan kırıklarla.

Kapı açılmıştı. Ancak bunu fark edemeyecek kadar kendinde değildi genç kadın. Onun bu umutsuz sözlerini duymuş olan genç adam, yüreğinin bin bir parçaya bölündüğünü hissetti. Boğazını temizledi. Bu kadın benim umudum, ben ise onun sevgisiyim, diye düşündü.

"Ançmay," diye seslendi. Onun sesini duyan genç kadın ardına döndü ve onu görünce tebessümüne engel olamadı. Damlayan gözyaşlarıyla baktı ona. Hızla adımladı aralarındaki mesafeyi ve kapattı.

"Koruyucum," dedi sesinin tınısına yansıyan endişeyle. Titreyen elini ona doğru uzattı ve yanağına koydu. Genç adam, kehribarlarını gizledi perdelerinin ardına ve yutkundu. Dokunuşunda huzur varmış gibi hissetti.

"Ruhum sana bağlanmışken bedenimi de kabul eder misin Koruyucu?" diye sordu çatlayan sesiyle.

Yanağında olan eli, sağ avucunun içerisine aldı. Başını hafifçe salladı ve onun içeriye girmesi için kapıyı iyice açtı. Genç kadın içeriye girerken o, dışarıda duran bavulu alarak onun peşinden gitti salona.

Bavulu salonun kapısının yanındaki duvarın önüne koydu ve ayakta bekleyen genç kadına doğru yürüdü. Onun üzerinde olan yağmurluğu çıkardı ve tekli koltuğun üzerine koydu. Ne yapması gerektiği konusunda hiçbir fikri yoktu. Bundan dolayıdır ki, fazlasıyla gergindi.

Genç kadın, ona doğru döndü. Ellerini uzattı ve onun, tıpkı kalbi gibi kesiklerle ve kanla dolu olan elini, avuçları üzerine hapsetti.

"Bu kadar yaralı olduğumuz için mi bizim kaderimiz bir yazılmış Komiser?" diye sorduğunda elini çekti onun avuç içlerinden ve yüzüne dokundu. Gözyaşlarını başparmağı ile sildi.

"Kaderimiz bir olduğu için yaralarımız bu kadar çok Alacalı," dedi ve dudaklarını bir perde misali örttü onun dudaklarına.

Ruhları birleşmiş olan iki yaratılmış, ilk günahın bedeli olan şehvetle bezendi ve birleştirdi bedenlerini. Birbirlerine dokundukları her anda yaraları kabuk bağlamaya hacet duymadan iyileşiyor, sevgi tohumları yüreklerinde kendilerine yer buluyordu. Buseleri naifçe sevgilerini yansıtırken ruhları kasvetin ardına gizlenmiş olan bulutlarda gezintiye çıkıyordu. Şehvetleri harlanıyor, kalpleri ritimlerini kaybediyordu. Odanın duvarlarına çarparak kulaklarında son bulan sesleri, onları gerçeklikten soyutluyor ve hayal âleminde umut ve mutlulukla dolu bir şekilde özgürce gezdiriyordu...

Ruhları gibi birleşen iki beden, artık geçmişin acı dolu izlerini silecek ve kendilerine yeni bir gelecek yaratabilecek miydi? Yoksa her şey bulutların ardında saklanan kasvete esir mi olacaktı? Adsız, oyunun kurallarını değiştirmiş olabilir miydi? Orman bir büyüyle daha lanetlenmiş olabilir miydi? O gerçekten bir ançmay mıydı yoksa basit bir kükler miydi?

〽️

ARMAĞANLARINIZA İYİ BAKMANIZ DİLEĞİYLE...

💥

TARDUWhere stories live. Discover now